Çarşamba, Haziran 30, 2010

bi yıllık çetele

elveda derken:))-dizi ismi gibi oldu sanırsam-

Bugün 29haziran2oo9
Günün anlam ve önemi: İlk defa eylül 2oo3 de oturduğum tıp fakültesi sıralarına yaklaşık 6 yıl sonra bugün belki de son kez oturdum:))
Tam 1sene önce genel cerrahi büt.üne girdiğim gün intörn olmak için yanıp tutuşurken her şeyimi verebilirdim(tmm abartmiim pek bişey vermezdim de işte intörn olmak o an bana çok uzak gelmişti:)))
Şimdi hatırlamıyorum tam olarak ama yaklaşık bir saat süren sınavda bi yandan salya sümük ağlarken(resmen duygusal travma yaşamıştım)bi yandan soruları okumaya çalışırken, gözetmen asistanla birlikte masada oturan ve intörnlüğünün son günlerini yaşayan o kız çok uzak gelmişti bana bi an.Şimdi tam olarak onun olduğu yerdeyim:))
6sene önce ağlayarak geldiğim Bursa’dan şimdi sanırım daha çok ağlayarak ayrılacağım. Ben sevmiştim burayı:))
18ime yeni bastığımda hiç aklımda yokken sudan balık çıkmış misali buralara gelmek zorunda kalmıştım bir nevi öss zoruyla.(sanırım Bursa’ya kimse isteyerek gelmiyor:))Tabiî ki bissürü şey kazandırmıştı ‘dışarıda’ okumak bana, aynı zmn.da babacımın deyimiyle bazı şeyleri kaybettirmişti de: ‘acemiliğimi’:))
İşte şimdi fazlasıyla alıştığım suyumdan bir kez daha çıkıyorum. Bu sefer rüzgarın bizi nereye savuracağını bilmeden, aklımızda bissürü belirsizlik, cevapsız sorular belki biraz fazlasıyla da endişeyle…
Tabiî ki kolay olmadı, az isyan etmedim. Biz de henüz 2o li yaşlarımızın başındaydık ne de olsa diğer bütün ‘gençlik’ gibi eğlenmek isteyebileceğimiz zmn. larımızda bu yolda bissürü fedakarlıklar yaptık, amfilerde peş peşe sınavlara girerken tüm dier bölümlerin sınavları bitmişken onlar dışarıda eğlenirken odaya kapanıp ders çalışmak zorunda kaldık, klinikte şanslı-şanssız olarak sözlülere girdik, en sonunda sadece tıp öğrencilerinin hayatlarının bir senesine mahsus ‘intörn’ dönemine geldik, nöbet kavgaları ettik, gecenin bi vakti uyuyacak yer bulamadık bir elimizde battaniyemizle -sabah personel tarafından uyandırılmak suretiyle- koridordaki sedyelerde yattık ,tanımadığımız insanların idrar tüplerini taşıdık, kanlı iğnelerini elimize batırdık, kan gazı alma çabalarında ilk denemede parlak kırmızı kanı enjektörde görünce başkalarının anlayamayacağı bi sevinç kapladı beklide içimizi:))Bence ne olursa olsun her şey çok güzeldi.Arkama dönüp baktığımda bir daha olsa yine seçer miydim diyorum ve cevabım kesinlikle evet oluyor(bu normal bişey mi bilmiorm:))
İşte şimdi intörnlüğün son gününe gelmişken, ben annemleri eşyalarımı toplamaları için beklerken ‘valizim dolu yine aşklarla anılarla…’ die şarkı mırıldanırken, burada yaşadığım her şey için tüm arkadaşlarıma, tüm tanıdıklarıma ama tabiî ki en başta annecime babacıma sonsuz teşekkür ediorm.(Hala daha ayrılırken alışkanlıkla birbirimize 'görüşürüz' diyoruz malesef birbirimiz çoğumuzu bir daha göremeyecek olsak da) Hepinizi çok seviyorm:))
Arkadan gelenlere şimdiden başarılar:))
Biterken:Buddy Holy-Dearest çalıyor.
---------------------------------------------------------------------------------


tam bi sene önce yazmıştım bu yazıyı.öğrenciliğimin son günlerinde.şimdi dönüp baktığımda geçmiş olan bi yıl film şeridi gibi kafamda.ne umdum ne buldum die düşünürken buldum kendimi.ne mi umdum ne mi buldum?aslında ne umduumu pek hatırlamıorm ya da bişey umdum mu bilmiorm.illaki umduğum bişeler olmuştur ama di mi=) şu an nerdeyim? bi sene önce hiç hayal bile demezdim belki şu an olduğum yeri:sarajevo.bi sene önce bana deselerdi seneye bu zmnda. sarajevoda olacaksın die ya inanmazdım ya da inanırdım da amaan derdim o kadar zmn. nasıl geçerki çok uzak.geçti bile.(ama şu tutaktaki son 4 ayım nasıl geçecek bilmiyorum.neyse Allah sağlık afiyet versin.amin.)bi sene de çok değiştim, değiştirildim.en önemlisi doğunun doğusunu gördüm, orda yaşamı gördüm, belki farketmeden kendimden çok bişeyler verdim bu dönemde ama şu an soracak olursanız kendimi gerçekten yaşlanmış hissediyorum.her ne kadar şu an bulunduğum gezide yaşımı ve dr. olduumu duyduğunda defalarca yanıma gelip çok şaşırdıklarını, beni henüz üniversiteyi yeni kazanmı ya da en fazla 2o yaşını süren biri olarak düşündüklerini söyleyen insan sayısı epey çokça da olsa içim öyle söylemiyor.hatta tutağın bana olan etkisini üzerimden atamayacağımdan da tırsmıyor değilim.tabiki halime çok şükür.burda acaip sinirli, asabi, tahammülsüz bir insan oldum itiraf ediyorum.babama göre iş hayatı bayanları böyle yapıyor ama bana göre bunu yapan tutak hayatı.ay yaws şikayet haline geçtim hee.bu bi sene de çok şey öğrendim, gördüm ama her şeye rağmen mutluydum.tabi dr.luğa dair de bissürü şey öğrendim.hala da devam ediyorum öğrenmeye.maşallah Allah'a şükürler olsun.
Hee en önelisi biz taşındık yaws.Şimcik başkası duysa bu mu en önemlisi die düşünebilir ama çıktıımız evin benm doup büyüdüüm ev olduunu düşünürsek ve üstüne üstlük annemlerin uzun zmn.dır taşınmak istediklerini düşünürsek bu önemli bişe bizim için.Her ne kadr ben bunu hiç istemio olsam da taşındık işte.Yılların ev numarası da deişmiş oldu bölece.Acaba bizden sora kim kullanacak o numarayı.Ben telif hakkını almak istiorm numaramın=)

şimdi bu yazı birazcık bi yıllık çetele gibi olduya artık her sene bu tarihlerde bakar dururum=)inşallah bu yazıyı da seneye bu zmn.lar da okuduğumda hala mutluyumdur.Allah bizi sevdiklerimizden, sağlığımızdan ayırmasın.Amin.


biterken: green day- time of your life

sembollerin savaşı:mostar

sabah 8de otelden çıktık ve mostara doğru yola koyulduk.yol üzerinde bi köprü vardı şimdi adını unuttum daha sonra yazaım-umarım ki-(isimler bize çok yabancı olduu için unutuyorum napiim.bi de kaç gündür resmen bolus tarzda yer gördüm artık kafam karışıyor.hee bu durumdan şikayetçi miyim?kesinlikle hayır=))) köprü yine Osmanlı zmn.ından kalma ama savaş sırasında tamamen yıkılmış, köprüden geriye hiçbir şey kalmamış.şimdi Türkler orayı yeniden restore ediyorlarmış.köprünün dışında etrafın manzarası da görülmeye değerdi her zmn.ki gibi.ordan sonra el işi ahşap oymacılığı yapan bi ev-müzeye gittik.ama her şey her şey ahşaptan.hem yapıp hem satıyorlardı.


işte esas sonra asıl yolculuk başladı:mostara gidiş.yaklaşık 2süren bi otobüs yolculuğundan sonra mostara yaklaşık yarım saat mesafedeki bi köyde durakladık önce:poçiteli.çok sevimli bi yer.yemyeşil aynı zmn.da nehrin de kenarında.poçiteli kalesine çıktık.manzara kesinlikle görülmeye değerdi.bu arada kaleden görünen de yol boyunca gördüğümüz tüm sular daha doğrusu nehirler ve bir tane de yapay baraj gölü mavi değildiler kesinlikle.hepsi zümrüt yeşili renginde.hatta, heralde boşnakların o güzel gözz renklrni de nerden aldıkları anlaşımş oldu dedik.ordan sonra mostara devam ettik.Gorazdeye giderken nasılki etrafta hep sırp bayrakları vardı, mostara giderken de her tarafta hırvat bayrakları vardı.aslında başka bi ülke deil yani hala daha bosna hersek sınırlarındayız ama hırvatların çoğunlukla yaşadıı ya da kendilerince özerklik kurdukları yerlerde kendi bayraklarını asmışlar.Kendi insanlarının simsiyah mezarlarını da çokça görmek mümkündü.


Vee işte Mostar köprüsü.Altında da yemyeşil güzelliğiyle Neretva nehri.Resmen rüya gibi.

Yani burda bulunmak=)Kaç zmn önce gelmeyi istemiştim ve sonunda oldu.Aslında Bosnahersek gezisi tümden benim için öleydi ama Mostar ayrı tabi=)

Savaş sırasında en çok tahrip olan şehirmiş Mostar.Görenlerin dediklerine göre tüm binalar resmen delikli peynir görünümündeymiş.Ona göre çok ii toparlamışlar.Tabi hala daha bazı binalarda savaş izleri görmek mümkün dier şehirlerde olduğu gibi ama anlattıklarına göre az bile gördüklerimiz.
Mostarda bi semboller savaşı olduğunu söylüyor herkes ki bunu gözlemlemek de mümkün.Yüksek minareli müslüman camilerine inat hırvatlar gerçekten estetik açıdan hiç de hoş gözükmeyen kiliseler inşa etmişler.Ben müslüman olduum için beenmedim demiyorum cidden estetik açıdan hiç hoş gözükmeyen şekilde yapılmışlardı.Camilerin minareleri yüksek olduğu ve çou tepede de cami olduğu için hırvatlar pek başarılı olamamışlar camilerden yüksekte bi yere haç dikmeyi ve çareyi malesef tepenin birine çok ama çok uzaktan bile rahatlıkla kocaman gözüken bi haç dikmekte bulmışlar.Zaten artık gerçek mi bilmem ama hikayey göre bu haçtan sonra Aliya İzzetbegoviçi arayıp haçı sormuşlar da o da 'hiç üzülmeyin, onlar ne kadar uğraşırlarsa uğraşsınlar. Bizim gökteki hilalimize yetişemezler'şeklide bir yorum yapmış.


Zaten hırvatlarla müslümanlar çok bir arada yaşıyor denemez mostarda.Neretvanın bi yakasında Müslümanlar, karşı yakasında hırvatlar yaşıyor genel olarak.


Bu arada unutmadan söyliim 'most' kelimesi boşnakçada 'köprü'anlamına geliyormuş.





Köprüde bolca fotoğraf çekildikten sonra alışveriş için çarşıyı dolaşmaya başladık.Biraz iç kısımlara doğru yürüdüğümüzde de yol üstünde bi cami gördük.Bu camiye beş sene önce babamla Mustafa amca geldiklerinde minaresine çıkıp şehre kuşbakışı bakmışlar bir de o camiye bakan, civarın temizliğini sağlayan bi teyze varmış o zmnlar.Yaklaştığımızda Mustafa amca babama acaba o teyze ne oldu die sordu babam da bak işte burda seni bekliyor die cvp verdi.Ben de ölesine söyledi sandım ki meerse teyze cidden ordaymış.O kadar tatlı bi teyzeydiki.maşallah diorm tabiki=) Türk oluğumuzu duyunca bu camiyi siz yaptınız diyor.Savaştan sonra tamamen yıkılan cami TİKA işbirliğiyle yeniden inşa edilmiş.Adını sorduğumuzda 'ben Hacı Fatma' diyor teyze.Fotoğraf çekilmek istiyoruz hemen kabul ediyor hatta poz vermeye hazırlanıp üstünü başını düzeltiyor.Bunu Türkiye'de gösterin diyor.Bi de ben küçükken öldüğü için hiç göremediğim babaanneme benziyormuş teyze.Yani düşünsenize babam bile öyle söylediğine göre, kendi annesine benzettiğine göre cidden benziyor demekki.Ben de babaanneme benzediğime göre teyzeye de benzemiş oldum=) Sonra teyze bize minareyi açtı ve en tepesine kadar çıktık.Şehri kuşbakışı görme şansını da yakalamış olduk böylece=)

Biraz daha gezdikten sonra zaten akşam oldu, Mostar köprüsünü akşam ışıklandırılmış haliyle gördük ki bu hali de kesinlikle ayrı bi güzeldi.Ve biz Sarajevo'ya dönmek için otobüslerimize bindik.

biterken:Noir Desir&Manu Chao-Le Vent Nous portera

Pazar, Haziran 27, 2010

bosna hersek'ten-2-


dün akşam zaten yorgun olduumuzdan erkenden yattık dolayısıyla sabah kalkmakta da zorlanmadık.Otelde güzel bi kahvaltıdan sonra yola koyulduk.Ama dışarda baya bi yağmur vardı.İlk durağımız 'vrelo bosne'.türkçe anlamı bosna nehrinin kaynağı. Milli park gibi bi yerdi her taraf yemyeşil, her tarafta sular akıyor, kaynaklar çıkıyor.Sonra zaten yağmur başladı birden, bi kafede oturduk bi süre, sonra otobüslere binip seneler önce görmeyi 4 gözle beklediim 'yaşam tüneli'ne gittik.

Yaşam tüneli savaş sırasında şehrin dışıyla şehir arasındaki bağlantıyı sağlayan, gelen yardımları şehir içine ulaştırmayı ya da dağlara gönüllü olarak gidecekleri oraya ulaştırmayı sağlamak amacıyla yapılmış 8oo metre uzunluunda, en geniş yeri bi metre, boyu değişken olmakla birlikte en uzun kısmı 1.6o cm olan bi tünel.Yaşam tüneli demişler çünkü açlık içindeki insanlar evlerine yardım götürebilmek için mecburen burdan geçiyorlarmış, boşnakların gennel olarak uzun olduklarını düşünürsek ve burdan geçerken sırtlarında kilolarca yük olduunu düşünürsek pek de konforlu bi yol deil.Turistlerin görmesi için tünelin bi kısmını açmışlar ufacık bi kısmını.Bi de düzenlemişler.Ama tabi savaş zamanında yapıldıında ne yağmur sularının dışarıya çıkmasını sağlayacak bi mekanızma ne de başka bişe yokmuş.İnsanlar bazen boyunlarınca suyun içinde yürümek zorunda kalıyorlarmış.

Tünel dikkat çekmemek için orda yaşayan birinin evinin altına yapılmış.Evin sahibi 'Şehida Nine'.Şehida Nine evinin altında tünel yapılırken, dikkat çekmesin die evini terketmemiş bile hatta orda çalışanlara ya da tünelden girip çıkanlara ayran-su ikram etmiş sürekli.Sırpların 6 ay (bi rivayete göre de 8 ay) boyunca haberi olmamış tünelden, zaten haberleri olduktan sonra da tünelin yerini tam olarak bilmedikleri ama o civarlarda olduunu bildikleri için sürekli bombardıman altında tutmuşlar oraları.Onların izlerini görmek de mümkün.

2oo5yılında babam bosnaya gidip döndüünde Şehida Nineyle fotosunu gördüümde ilk kez o zmn haberdar olmuştum tünelden de Şehida Nineden de.Duyar duymaz çok etkilenmiştim.İçimden ilk geçirdiim bu teyzeyi ben de görmek istiorm ben de onunla foto çekilmek istiorm olmuştu.Teyze yaşlı olduu için görememekten korkmuştum.Ama gördüm çok şükür=)Fotomu da çekildim.

Şehida Nine yaşından çok daha genç gözüküyordu maşallah. Allah daha da uzun ömürler versin.Zaten onu görür görmez bi fena oldum, çoumuz fena olduk, gözlerimiz yaşardı.Türk olduumuzu söylledik Şehida Nine'ye.Hemen gözleri parladı, ben bi tek Türk'lere dua ettim bi tek onlara dua ediorm hala dedi.Canım benm.

Ordan sonra Uluslararası Sarajevo Üniversitesine gittik.Burası Aliye İzzetbegoviç'in vasiyeti üzerine Türkler tarafından yapılmış zaten rektörü de İTÜden bi Türk prof.O bize bi konuşma yaptı, üniversiteyi tanıttı, sorularımızı yanıtladı.Sonra üniversitenin önünde hep beraber hatıra fotoğrafı çekildik.

Ordan sonra tekrar başçarşıya gittik.Aslında programda dün görmemiz gereken ama hepimiz çok yorgun olduumuz için bugüne ertelenen bikaç yer vardı.Oralara gittik.Yürüyerek yaklaşık bibuçuk saat süren, başçarşının etrafındaki bezirgan, sönmeyen ateş, pazaryeri katliamının olduğu pazar yeri, bi katedral bi tane de sinagog bi de inat evi denilen önceden bi boşnağa ait olan şimdilerde restoran olarak kullanılan yerleri gördük.

İnat evi, Sarajevo'nun ortasından geçen nehrin sağ tarafında.Önceden o ev nehrin sol tarafındaymış.Belediye oraya başka bişey yapmak istemiş.Ama tabi evin sahibi kabul etmemiş.Baya ısrarlar sonucu bi şartla adam kabul etmiş:Evi tamamen aynı bi şekilde nehrin karşı tarafına taşınacakmış.Tuğla tuğla tamamen taşınarak, evin hiçbir şeyi deişmeden ev nehrin karşı tarafına taşınmış.O yüzden de adına İnat Evi (İnat Kuca) demişler.Böylece babamda ve bende fazlasıyla olan inatın Boşnaklar arasında olan genetik bişey olmuş olduunu da gördük.Annem de taa evlendiimizden beri bilseydim ona göre davranırdım dedi=) Gerçi babam da annemdeki inadın da laz inadı olduunu söledi ama öle bişe varmı bilmiorz, en azından lazların inat evi yok=)

Bu minik geziden sonra da zaten otellerimize döndük erkenden.Çünkü yarınki programımızda Ayvaz Dede şenlikleri var ve gideceimiz yer uzak olduu için gece 4te otobüslere binmemiz gerekiyormuş.Hadi bakalım.

Dünkü sebilden sonra bugün de Şehida nineyle foto mu da çekildim ya oh maşallah=)
biterken:cat stevens-cats in the cradle

Cumartesi, Haziran 26, 2010

bosna hersek'ten-1-



ahah.sonunda bosna hersekteyim=)


yıllardan beri kendi maaşımla bosnaya gelme hayali gerçek oldu(itiraf ediorm bazen o ali saatlerinde de hayal etmişliim vardır burda olmayı.)


sabah 5te ankaradan uçağa bindik, 2saat on dakikalık bi uçuştan sora yerel saatle 6buçuğa doğru bosnadaydık.uçaktan aşaıda gözüken manzara da harikaydı.her taraf yemyeşil görünüyordu.sanki karadenizi andırıyordu yer yer.


sarajevoda (saray bosnada) indik.


havalimanında pasaport geçişinde uzun bi süre bekledikten sonra bizi bekleyen otobüslere yöneldik.4otobüs vardı dışarda.tüm uçak hep beraber gezicektik.aslında garip bi duygu bugn sabah aynı uçakla buraya geldiimiz onca insanla hep beraber 5 gün boyunca gezicez, şimdi bi anlam ifade etmeyen bu yüzler beş günün sonunda tanıdık hale gelecek.


babam uçaktan indiimiz andan itibaren her gördüğüyle konuşmaya başladı.o kadar şaşırdıkki bu kadar boşnakça bildiini annem dahil kimse bilmiyordu.önceden boşnakça bilip bilmediini sorduumuzda bikaç kelime biliyorum demişti sadece.


boş otobüslerden birine bindik.rehberimiz bize kendisini tanıttı.sonra bizi başçarşı denilen merkeze götürdüler.indiimiz yerden biraz iç taraflara doğru yürüdük vee işte orda karşımda 'sebil' dedikleri ve hani bursa şehreküstünde bosna kardeşlik çeşmesi adı altında yapılan ve bosnadaki bi çeşmenin aynısı olan çeşme.tıpatıp aynısı.sonra bize bi süre serbest saat verdiler.aç olduumuz için hemen yemek yiyebileceğimiz yerlere yöneldik.o kadar sevimli bi yerdiki orası.böle eskiden kalma gibi araba girmeyen arnavut kaldırımlı bissürü dar sokakta sıra sıra dizilmiş dükkanlar, etrafta yeşillikler.bosnaya gelince ne yenilir tabiki boşnak böreği.ama bizim ekip bi hayli kalabalık olduu için yer bulmakta zorlandık.bi de sabah henüz erken olduu için henüz börek yapmaya başlanmamıştı bazı yerlerde.neyse bi yer bulup oturduk.kıymalı börek istedik ama ya acele ettikleri için ya da onlar öle alıştıkları için bilemiyorum böreğin kıyması çok çiğdi.sonra istediimiz peynirli ve patatesli börekleri çok güzeldi ama.börekten sonra da moriça han die bi yerde boşnak usulü türk kahvelerimizi içtik.yanlarında lokumlarıyla=) moriça handa bursadaki ipek hanın aynısı.zaten başçarşı da bursaya çok benziyor.


bu arada bi rehber kız vardı.çok tatlı.meerse boşnakmış, savaş zamanı bi seneliğine okumaya izmire gelmiş annesiyle beraber.çok güzel türkçe konuşuyordu.bizim ekipteki rehberlerden biriymiş o da.börekçide beraber oturduk.dedimya çok tatlıydı böylece güzelliğiye ünlü boşnak kızlarından biriyle de tanışmış olduk.ismi berina'ymış(işte türkçedeki berrinin karşılığı dedi.).bosna hersekte hukuk okumuş, bi süre kendi işini de yapmış ama şimdi zaten dil de bildiği için rehberlik yapıyormuş.

bi de belirtmek istiorm şehre girdiimiz andan itibaren bizi üzerlerinde savaşın izleri olan binalar karşıladı yani daha doğrusu şehrin girişinden itibaren tüm şehirde ve hatta benm gördüüm tüm şehirlerde çou binada şarapnel ve mermi izleri hala duruyor, bazılarında koca koca bomba delikleri.insanlar mecburen onlarda yaşamaya devam ediyorlar ve hepsini de güzelleştirmişler, hemen hemen hepsinin balkonlarında rengarenk çiçekler mevcut.
Serbest saatimiz bittikten sonra kararlaştırdığımız gibi sebilin önünde buluşup tekrar otobüslerimize gittik ve bizi biraz dinlenmemiz için otelimize getirdiler.otelin ismi 'hollywood'. (yani hollywoodda da kalmadım demicem hee=))).öğlen vaktine kadar zamanımız vardı.biraz dinlendik, üstümüzü deiştirdik ve tekrar otobüslere.tekrar başçarşıya gittik.orda ünlü 'gazi hüsrev bey'camiisinde cuma namazlarını kıldı erkeklr.biz biraz daha gezindik oralarda.bu arada zaten etrafta o kadar çok türk varki elimizi sallasak bi türke çarpar yani.orda yaşayan türk sayısı da fazla bi de bizim gibi gezmeye gelen de çok insan var.

Cumadan sonra yürüyerek yaklaşık yarım saat mesafedeki kovaçi mezarlıına gittik.burası bir şehit mezarlığı.Aliya İzzetbegoviç'in mezarlığıda burda.O kadar çok mezarr varki.(bu arada bosnadaki müslüman mezar taşları beyaz, hristiyanlarınki ise siyah renkte.).Kimbilir bu kaçta kaçını oluşturuyordur. Allah hepsine rahmet etsin.Aliya İzzetbegoviç'in vasiyeti varmış çok gösterişli bi mezarı olmaması için ve gerçekten de bi devletin hem de savaşta çok ii mücadele veröiş bi devletin başkanı için çok da gösterişli olmayan hatta gösterişsiz sayılabilcek bir mezarı var İzzetbegoviç'in.Mezarının başında da bir asker bekliyor eli kalbinde durarak.Sürekli bi asker belkiyormuş böyle son2-3 senedir.bunun nedenini de anlattılar ama o sırada rehberi duyamadım bilahere öğrenirsem yazarım.Mezarlıktan sonra bi müze eve gittik.orda savaş sırasında yokluk yüzünden insanların elleyiyle yaptıkları silahlar sergileniyordu bir de İzzetbegoviç'in hayatından karelerin yer aldığı bi fotoğraf sergisi vardı.

Müze evden sonra yürüyerek tekrar başçarşıya doğru gittik.Yollar aynı ama gerçekten fazlasıyla şaşılacak derecede Bursa'yı andırıyordu.Burası her şeyiyle bursaki ama=)

Başçarşıda yemek yicek yer aramaya koyulduk bu sefer.Sarajevonun ünlü 'cevabi' sini yemek için yer ararken bikaç yere girip çıktık.Hatta bi ara girdiğimiz yerde bissürü türk bayraklı izci kıyafetli çocuklar vardı yaklaşıl 3o-4o kişi varlardı.Aa türkler dedim.meerse hocaları ya da onlardan sorumlu olan kişi artık ismi her neyse eet türküz dediler.İzci kampıyla taa konyadan gelmilşler bikaç gün sonraki Ayvaz Dede şenlikleri için hani bizim de asıl geliş sebebimiz olan.NE güzel dedik.

Yemek yicek bi yer bulup oturduktan sonra cevabimiz geldi.Bu biraz inegöl köfteyi andıran ama baharatı daha az olan(şekli aynı inegöl köfte) 1o adet köfte ve lavaş birlikte sunulan bi yemek.Yanında da bizim adetlerde olduu gibi salata yok sadece küçük küçük doğranmış soğan var.Bir de içecek olarak ayran istedik ama onların ayranları bizim yoğurdumuz.Yani bizim yoğurt dediimiz kıvamdaki şeyi onlar ayran die bardakta sunuyorlar.tadı da sanki süzme yoğurttan yapılmış gibi ekşimsi ama güzel.Bu arada yanımızda oturanlarda babam boşnakça sohbet etti.Dedimya babam baya baya boşnakça biliomuş yaws.Girdiği her dükkanda, yemek yediimiz yerlerde baya baya konuştu yani en azından=)

Yemekten sonra otele dönmek üzere tekrar arabalarımız bindik.İndikten sonra isteyenler için yakınlardaki bi markeri tarif ettiler.Annem otele gitti de ben babamla markete gittim.Biraz aburcubur bişeler aldık.Hee bu arada markette alışveriş arabasını sürerken birisine çarptım yanlışlıkla.Pardon dedik ikimiz de aynı anda.Sora ikimiz de birbirimizin türk olduunu anladık güldük.Dedimya elimizi çarpsak türke denk geliorz burda hee.

En sonunda çok da geç olmadan otele vardık.Rehberlerimizin dediğine göre aslında bugün yaklaşık bibuçuk saatlik sarajevo turu varmış ama tüm kafile çok yorgunduk dün gece havalimanına gelmek için zaten azcık uyumuştuk o yüzden bu program başka bi güne ertelendi ve erkenden otele geldik dinlenmek için.

Sonuç olarak ben şimdi burdayım.her ne kadar hala inanmakta zorluk çeksem de=) taa bursada kaç sene önce yanında fotoğraf çekildiim ve o an içimden bunun orjinalini görebilirmiyim acaba die geçirdiim ve bugn adının sebil olduunu örendiim çeşmeyi gördüm bile.hadi bakalm dier isteklerim dier günlerin başına=)


biterken:batı yakası-geçer gider

Çarşamba, Haziran 23, 2010

rüya gibi.dün sabah hiç bu an gelmicek gibiydi.çok şükür.

sabah nöbetten çıktıktan sora otobüs firmasına gittim erzurum arabası için.hocam hiç yer kalmadı dediler.nasıl yani yetişmem gereken bi uçağım var dedim.o zmn madem öle gerekirse muavin koltuğuyla da olsa biz sizi göndeririz 2ye on kala gelin dediler.yurda gittim.makineye çamaşırları attım.tubayla güzel bi kahvaltı ettim bavulumu hazırladım ve otobüse ancak yetiştim yani iki dakika geç gitsem kaçıracakmışım.bizim ebelerden biri de otobüsteydi.öle muavin koltuunda oturmama da gerek kalmadı ayrıca.

otobüs malum erzuruma yrm saat mesafedeki(hatta daha yakın da olabilir) o dinlenme tesisine vardıında hava çoktan bozmuştu.biz molada zmn.ın geçmesini beklerken yanımıza biri yaklaştı ama benim arkamdan doğru geldiği için yüzünü göremedim.dr hanım dedi sonra.ahanda dedim kimki bu.meerse ibrahimmiş=)o da benimle aynı uçakta ank.a gidiomuş.(ibo üni.den sınıf arkadaşım.o da ağrıda mecburide).o kadar sevindimki onu gördüüme.zaten uçak tırsaklıım pik yapmış haldeydiya.sanki uçakta bişe olsa ibo kurtaracak=)nese ii oldu ii.maşallah.zaten yol da gayet iiydi.iniş de öle.Allah ım evimdeyim.ohh miss=)

biterken:tnk-sıra bizde

Salı, Haziran 22, 2010

ahanda duygusal travmatik bi nöbetim daha bitti.gerçi daha bi saatim olduunu düşünürsek nöbetimin 1/24i hala durmakta ama.neyse bakalm.


pek ii bi nöbet deildi.yani ben zaten 8 günde 3. nöbetimi tutuyor olduum için artık iice yorulmuştum hatta öyleki bugün ank.a gidecek olmam hatta hatta perşembe gecesi bosnaya gidecek olmam bile ii yapamadı beni.hem yorgundum hem de zaten hez zmn.ki gibi hatta her zmn.kinden de fazla isteksizce geldim dün.zaten pazartesi de olduğu için dier günleredn fazla bi kalabalık vardı.neyse cihan abi yine poliklin yapıyordu da ona giden hastalar da vardı yoksa düşünemiyorum bile.


bi ara bi adam geldi.köyden geliomuş.hastası varmış.hastasının ciğerlerinde sorun varmış söylediğine göre(tam olarak adamın anlattığı bu)ve hastası evde bayılmış, adam d tuttrmuş eve ambulans istiorm o hastayı buraya getirmek için ya da ağrıya götürtücem diyorm.burası öle bi yerki çou zmn hastalar param yok die yalan söyleyip ambulansı ayaklarına çaırıyorlar.ben de adamı uzmana yönlendirdim.uzman adama 112yi aramasını sölemiş.adam da aramış.112 bize döndü böle böle bi hasta var ona ambulans göndercek misinz falan die e ben de deim benm personelim yok.yalan da deildi hani.112de o zmn siz bilirsiniz dedi.ben yeniden uzmana sordum o da madem öle gönderelim bakalm neymiş dedi.bizim hemşirelerden biriyle ambulans gitti.hemşire vardığında aradı.hocam dedi kadının genel durumu baya kötü, kadın baygın flan filan.sanırım kadın koah hastasıymış bi de karnesindeki tanılarında derin ven trombozu yazıyormuşl.onlar gelene kadar ben hastayı uzmana danuştım o da tmm dedi bi sıvının içine 4olık prednolle ulcran koy tak sonra ambulanstan indirmeden direk ağrıya gönder.ii dedim.neyse hasta geldi ben baktım gerçekten de genel durumu kötüydü.oksijen almasına rağmen saturasyonları da düşüktü.uzmanın dediği gibi sıvıyı takıp gönderdik.


hee bu arada şu malum hasta gönderirkenki 112 seremonisini de yaşadık tabi.amaa gel görki iş o kadarla da kalmadı.bizim hemşire hastayı ağrı devletin acilindeki pratisyen beenmemiş daha dorusu az bulmuş.baırıpğ çaırmış.sonra hemşireler sölemiş arayın dr.unuzu ben konuşcam die.ramış onlarda.adam dio(adam dediim de o da mecburisini yapan biri işte) bu hastayı neden gönderdiniz şöle de böle de bıdı bıdı.hakkınızd tutanak tutucam falan filan.tut lan anasını tut da belki beni alırlar şu kendine küfredilesi acilden.ama benim ruh halim zaten sabahtan beri kötü duygu durumum çökkün.he he demekle yetindim.adam en son kapatırken madem öle ben bundan sora tutaktan hasta kabul etmicem dedi.sanki öle bi yetkisi varmış gibi.lan senin ben bu hastayı kabul etmicem deme gibi bi lüksün yok ne yazıkki ben sana gönderiosam almak zorundasın.kaldiki ben de hasta sevk etmeye o kadr meraklı deilim çünkü benm bi hastayı ambulansla göndermem demek iki saatten daha fazla bi süre boyunca bi personelimn ve ambulansımın yok olması demek yani onlar yokken mazallah daha kötü bi olay gelse vurulma yaralanma gelse nolcak.işte o yüzden ambulans çıkarırken resmen kaç defa düşünüorm.kaldıki şöle bişe de var bizim hastanede ne yataklı servis var ne uzman var ne de güvenlik ya da polis benzeri bişe var.yani bazen hiç bişe olmasa sosyal endikasyon oluyor.tmm mesela bizim hasta gittiinde ağrı devlette bi trafik kazası varmış biraz karışıkmış ortalık.ordaki dr.da muhtemelen o yüzden poarladı tmm o da kendi çapında haklı ama onun bissürü uzmanı var zaten her hastanın başında beyin cerrahı, ortopedisti, genelcerrahı herkes i varmış işte bizim hemşirenin dediğine göre.


neyse geldi bizimkiler.ama ben dedim içimden şimdi ağrıdaki dr dediya sizden hasta kabul etmicem die(ki bizim hemşireler ordayken onların yüzüne de sölemiş) şimdi olmadık kadar ok hasta sevketmek zorunda kalırsam şaşırmam.biliorm çünkü.nitekim öle de oldu.


bizim uzmana bi hasta gelmiş(uzman uzman diyorum da o da aile hekimi işte). adamın ekg de atrial fibrilasyonu var, taşikardisi var.hastayı monitörize ettirdi.monitörde adamın asistolleri olu arada.ee nolcak.tabiki sevk.lan uzman sen de madem senn hastan nie bana diosun sevk die.ona da ayrı uyuz oldum.aradık 112yi.ordkai dr.da bayandı dün.o da tabi ağrı devleti aramış.ordaki dr.da(adı ali ihsanmış öğrendiğimize göre) 112deki bayan dr.uda baya azarlamış anlaşılan kız baya tırsmış bizle öle konuşuodu.sonra bize ağrıdaki kardiyoloğun numarasını verdiler.kim konuşcak.tabiki ben.Allah ım Yarabbim.lan ben hastayı görmedim bile.neyse adının hidayet olduunu örendiğim kardiyoloğu aradım.adam gayet makul konuşuodu.tmm dedi gönerin.ii dedik.


ama ben uzmana söledim hastanın epikrizini sen yaz die.onu da sağlık memuruyla gönderdik.sağlık memurunun dediğine göre o ali ihsanı tanıomuş gayet de ii biriymiş neden öle davrandıını anlamamışmış.zaten oşu kalp hastasını götürdüklerinde de gayet ii davranmış.nese onu da hallettik.


bu sefer ne geldi.5o-6o yaşlarında bi adam.geçen sene mide kanaması geçirmiş.bugün de son iki-üç saattir aktif kanamsı var.tansiyonu:8oe 4ola geldi.ahanda.adama sf taktık.takibe aldık.tmm hemoglobini falan iiydi ama adam iki dakkada bi tuvalete gidio ve her seferinde kan çıkattığını söylüyor.en sonunda dayanamadık personele söledik arkasından siz tuvalete girinde bakın cidden kırmızı kan var mı die.varmış.acaba dedik hemoroid ya da anal fissür gibi bişre mi.ama rektal tuşede bişe yoktu.zaten adamdan yarım saat sora aldıımız kontrol hemogramda da hemoglobini bir düşmüştü.ee nolcak.tabiki sevk.neyse zaten ben öle olcaını düşünüp hastayı çoktan uzmana konsulte etmiştim.biz yine 112yi aradık.112 bu sefer bize ali ihsanın no.sunu verdi.ben de gittim uzmana abi sena ra ben muhatap olamıcam dedim.bizim uzman önce 112nin başhekimiyle görüştü ona bi şikayette bulundu bizi neden bunlrla muhatap ediosunuz die.sonra ali ihsanı aradı onunla uzun uzun konuştu.neyse hastayı kabul etmek lutfunda bulundu sonunda ali ihsan.onu da gönderdik.


akşama doru 112 bizi aradı.neymiş efendim hamurda(hamur da ağrıyla tutak arasında bizden daha küçük bi ilçe) bi hasta varmış ama hamurun ambulansı bozukmuş siz ambulans çıkarırmısınız dio.ii de dedim biz hamura yarım saat mesafedeyiz ağrı ise hamura 15 dakika.ordan alın dedim.o zmn bekleyin ben size döncem dedi.tabiki ağrıdan olumsuz cevap alınca bizi aradı ağrıdaki tüm ambulanslar doluymuş biz göndercekmişisz.tmm ama o zmn eski, içinde sadece oksijeni olan bi ambulansımız var onu gönderirim dedim bi de personelim yok siz hamurdan ayarlayın dedim.tmm dedi.


daha da akşam bi teyze geldi.kadın diyaliz hastası.normalde denizlide yaşıyor ama buralıymış sanırım misafirlie gelmiş.en son cumartersi günü diyalize girmiş(he bu arada burda artık bi diyaliz merkezi de var).55 yaşında bi kadın işte.nesef alamıyor.ölüyorum ölüyorum diip duruyor.zaten hiç yatamıoyr.bikaç gün önce bizim uzmana nefes darlığıyla gelmiş o zmn yine fenalaşmış ağrıya sevketmişler.ağrıdaki dr.da erzuruma sevketmeiş ama gel görü kadının kocası erzuruma görütmemiş.zaten bugün denizliye dönüolarmış güya da işte gidene kadar açılsın ben onu denizlide dr.a götürecem diyor.ii yaptın amca.zaten hasta diyaliz hastası.sıvı mıvı hiçbir şey veremiyoruz.hastanın tansiyonu ilk geldiinde 14oa 1oodü.ama kadın yattığında hiç nefes alamıyor.oturduunda da ikide bi öldüm öldüm nefes alamıyorum diyor.hani yatamadıı için de kardiyak bişey gibi geldi bana.oksijenlenmesine rağmen saturasyonlar 78lerde.ekg de t dalgaları bi garip yer yer yok oluyor (böle de ekg tariflenmez ama).kardiyaklarını istedim ama kadın kötü yani.ben de cihan abiyi aradım.tabiki cihan abi hastayı hemen tanıdı.ama o dabişe yapamıoki..diyaliz hastası sonuçta.kardiyakları beklemeye koyulduk ama kadın dyancak gibi deil.ee napçaz.tabiki sevk.aradık 112yi.durumu anlattık.sonra her zmnki gibi onlar bize döndüler ağrıdaki kardiyoloğun numarasını verdiler.kimmiş o kardiyolog.hidayet bey=)neyse en azından tanıdık bi sesti=) aradım saat gece 12ye gelirken.artık nöbetçi kardiyolog o mu yoksa ağrıda sadece bi tane mi kardiyolog var bilmiorm.hastayı anlattım.dediki o anlattıın tablo ac ödemine benziyor.ama dedim ral ronküs bişe yok.sen dedi ona 1o ampul i.v lasix yap ağrıya gönder hemen dedi.nasıl yani dedim.biz öle i.v lasix yapmadık yapmıyoruz da yani uzman orderi falan olmadan yapılmaz dedi hemşireler.neyse adama ben defalarca 1o ampul mü 1o mpul mü diince en sonunda 5te anlaştık.sonra adam dediki o hasta denizliden gelen bi hasta mı dedi eet dedim adam hatırladı.galiba geçen sefer ağrıya sevk ettiklerinde o görmüş yine.(bu arada şimdi sanırım ağrıdaki tek kardiyolog hidayet bey). o hala orda mın dedi baya kızdı ben onu bilmem nereye göndermiştim dedi.neyse bu arada hastanın tansiyonu sürekli çıkıo 17oe çıktı sora 2ooe çıktı.elimizde nidilatta yokki verelim.biz hastayı ambulansa hazırlerken hidayet bey beni aradı.ilgili adammış saolsun.yaptın mı lasixi dedi.biz de yapmıştık ama şimdilik sadece 2 tane yapmıştık geri kalanını yolda yaparız demişti.tabi hidayet beye öle demedim.3 tanesini yaptık dedim.(2-3 ne farkederse artık.) yok yok dedi sen 5ini de yap ben zaten onu burda ona tatamlıcam.bi tane de isordil ver dedi sondasını da tak yolla dedi.sonra 112yi aradık dedik ağrı kabul etti hastayı.onu da gönderdik.zaten hasta ağrıya yakınlaşınca bi ii olmuş önce sonra ağrıya 1 km.kala iice fanalaşmış.o da öle gitti.


neyse ondan sonra saat bire kadr bikaç hasta daha geldi de sonra bu saate kadar bişe olmadı çok şükür.uyudum.maşallah bana=) ama yine de Allah ım artık sağlık ocaıma geçebilir miyim lütfen.


bugün ankaraya gidiorm, perşembeyi cumaya bağlayan gecew 3te de bosnaya gidioırz inşallah.gerçi hastanede nöbetlerde bi sorun çıktı ama ben napiim ben kendi nöbetlerimi tuttum ve gidiorm.zaten raporda alcam elimde olsun die her ihtimele karşı.ama şu an uçak korkum pik yapmış durumda.zaten 2-3 gündür akşamları baya baya fırtına, yağmur oluyor burda ama hadi bakalıom hayırlısı.


ben de artık aşaıya iniin bakiim durumlşar ne alemde.zaten nöbetimin bitmesine de son on dakika kaldı.


oy Allah ım bi sorun çıkarmazlar inşallah bu ay da.bi dahaki ay Allah kerim artık.





biterken:buz-nefretim kederimden

Cumartesi, Haziran 19, 2010

yine yeniden bi nöbet ertesi.daha iiyim.tabi şu ana gelene kadar da krizlere girmedim deil.hadi bakalm kaldı bi.ama şu benm nöbet ertelerini daha az travmatik atlatabilmeyi becermem lazım artık.


bi yaşlı amca geldi dün öğlen saatlerinde.muayene olacakmış.elindeki fişine baktım.uzmana almış girişini.amca dedim senin dr.un karşıdaki dr.sen ona almışsın girişini.amca baktı baktı.ben dedi geçen gece gelinimi getirmiştim acile o zmn.da sen vardın verdiğin ilaçlar o kadar ii geldiki çok ii oldu gelinim dedi.sen uzman mısın die sordu yok amca deilim dedim.olsun dedi ben uzman flan istemiorm gelinim senn ilaçlarınla çok ii oldu ben şimdi gişdicem girişimi sana alıcam dedi=)sevindirik oldum lan=)


hee ama akşam başka bi hasta da geldi.genç bi çocuk yani 2o-3o larında falan(eskiden olsa bu yaş grubuna genç dermiydim bilmiorm) annesini getirmiş.dediki annesi allerji olmuş sabah uzman dr.a gelmiş uzman da iğne yaptırmış bi tane de ilaç yazmış.ee şimdi neden geldin dedim.geçmemiş annesinin kabarıklıkları.aldığı ilaçları gösterdi daha hiç kullanmamış bile.ne sanıyorlar/bekliyorlar anlamıoyrum ki yani biz onlara dokununca onların ilaç almasına gerek kalmadan birden ii olup ayağa mı kalkacaklarını düşünüyorlar.neyse biraz da ukala bi tip nerden kaynaklanıosa artık bu ukalalık.sonra biz onu sabah muayene eden uzmanı aradık.sabah serum içinde prednol vermişler.ee ii.anlattık hastayı böle böle die.bi im prednol daha yapın dedi.tmm dedik.sonra hastanın yakını ne dese beenirsin.sizin branşınız ne dedi.en de pratisyenim dedi.sonra böle baktı baktı bişe sölicem dedi.ben hiç memnun deilim dedi.anlamadım neyden memnun deil.ee yani dedim.yani dedi bi branşınız yok böle kulağı ağrıyanda geliyor bi tarafları şişende.oysa her dalın uzmanı olsa ii olurdu yani sizinde bi suçunuz yok ama dedimulan salak herif birincisi sen ne okudun da karşındaki 18sene okumuş adamı beenmiyorsun, sen de o kadr oku gel bakalım tutakta çalış kalıbımı basarım o kadar okumuş bi tutaklı olsa burda çalışmaz ciddiyim bu konuda, ayrıc sabah uzmana gelmiş annen de daha ilaçlarını bile kullanmamışsın nasıl iileşmesini bekliyorsun, ayrıca madem memnun deilsin getime o zmn ben de çok meraklı deilim size yani.hee bi de afedersin de g.t kadar tutaka bi de her bölümün uzmanını getirelim tam olsun di mi.anormal beyinli insan.


neyse işte sonuç olarak insanlar çeşit çeşit.hepsini memnun etmek kolay deil kaldıki zaten artık burda bi süre çalışınca insanın öle bi çabası da kalmıoyr.


bi de bi amca geldi yaşlıca.eşini getirmişti.en son giderken dediki bana; hani giriş fişlerinde ismimiz yazıyorya size bişey sorabilir miyim dedi.bu güzide isminizin anlamı ne acaba ded.ilk adım firdevsya heralde ilk kez duydu ya da garip geldi.ben de söyledim.amcamda dediki haa ben de onu kürtçeye çevirmiştim, kürtçede 'fir' uçmak demek 'devs'de yeri demek onları birleştirdim kendi kendime uçtu uçtu yerine kondu die düşünmüştüm isminizin anlamını dedi=)baya bi güldük.içimden dedim yerim burası deil ama=)


hee yerim burası deil derken geçen de bi amca gelmişti ama o sıraada girişte falan sorunlar vardı acilin içi yine kaynıyordu ben de bi iki baırmıştım öle.amcanın teki biraz da böle çekingence siz nerelisiniz die sordu merak ettim de dedi.ankaralıyım amca dedim.haa dedi deli dolusnuz da merak ettim dedi=)amca napiim dellendiriolar işte dedim ben de.


böle eğleneli şeyler yazınca nöbetimn nasıl geçtiği biraz anlaşılıyor heralde.çok şükür diim darısı artık pazartesi günkü nöbetin başına inşallah.amiin=) ama gene de yoruldum tabi.gecenin birinden sora 5 kişi getirdiler adli muayene için.kardeşler toprak kavgasına tutşmuşlar.daha anne baba sağken.bi tane de babaları varedı 75 yaşında bi amca.kafasında kocaman şişlik.noldu amca nasıl oldu dedi.bokus geldi dedi.ona üzüldüm en çok.lan aptal herifler yaşlı başlı amcayı neden katıyorsunuz kavganıza yuh yaa yani.işte polisler kavganın iki tarafını aynı anda getirmediler.önce iki kişiyi getirdiler.onları halledip dierlerini getirmeye gittiklerinde benm başım artık iice dönüyordu tansiyonumu ölçtürdüm.hemşire hocam tansiyonunuz yedilerde dedi.tam rakamd a sölemedi artık panik olmiim die mi nedir biraz yuvarladı öle yedilerde die.büyük yedilerdeyse küçük yerlerdeydi heralde.


neyse dediğim gibi çok şükür maşallah=)




biterken:bolahenk-gözlerinden süzülen

Pazartesi, Haziran 14, 2010

tutak devlet hastanesi dr. odasından, yeni günün nöbetçisini beklerken...







artık inanıyorum her nöbetin bi hastalık teması var.mesela dün havale geçiren çocuklar ve tüm karnı aniden ağrımaya başlayan büyüklerdi tema.ama ben çocuk hasta sevmiyorumya en çok da hatta acaip çok da çocuk geldi.çou da havaleyle(ateşli ateşsiz farketmez).geçen sefer de39,5 derece ateşle ishal karın ağrısı ve konjonktivitle gelmişlerdi.ama dün gerçekten yoruldum.bacaklarım fena halde ağrıyor.nöbetlere alıştım mı die sorarsam hayır.hala burda kalmak istemiorm sağlık ocaıma dönmek istiorm bakalm hayırlısı.



haftasonu nöbetlerini sevmiorm.o gün ilçede çalışan tek dr. olma düşüncesi fenaedio beni.tabi gelmeden önce bi nöbet sendromu yine yaşadım.babamdan yine azarı işttim madem öle istifa et die.neyse bitti bugün de çok şükür gerisi dier nöbetlerimin başına.



bi hasta geldi genç bayan bi hasta.evli.kadını getirdiklerinde baygındı.güya nerde olduunu kim olduunu bilmiyordu.güya diyorum çünkü gayet konversif gözüküyordu.zaten major depresyon tanısı da varmış.buraya misafirlie gelmiş.yani buralıymış ama başka yere gtmiş evlenince.dediklerine göre kocasıyla tartışmış telefonunun sim kartını kırmış sonra işte böyle olmuş.konversif olduunu destekleyici çok bulgusu vardı ama şu bizim fare zehiri içen kızdan(ki onu da bi ara anlatıcam) sonra her şeye fazla temkinli yaklaşır olduk.tetkikleri gayet iiydi.serumunu taktık.ama baya saldırgandı.diazem verelim dedik de tansiyonu düşüktü biraz iice düşürmeyelim die onu da vermedik.gözleme aldık.yok anam kadında zerre düzelme olmuor kadın inatçı çıktı.bizim hemşireler klasik yola başvurdu gözüne alkol damlattılar kadın bi anda kendine geldi konuşmaya başladı bizi falan tanıdı.(bu arada bizim erkek personel geldi yaa siz napıosnuz alkol damlatılır mı göze alkol damlatılır mı die çıkıştılar.ama gayet efektif bi yöntem duyrula.)sonra yine gitti.yakınları da ajite zaten.sosyal endikasyon diyerek sevk etmeye karar verdik de artık öle her hastayı kafamıza göre gönderemiyoruz.önce 112yi arıyoruz.orda telefonu genelde sağlık memuru ya da ATT açıyor ona durumu anlattıktan sonra o durumu 112druna aktarıyor ondan sonra dr ben size dönicem diip telefonu kapatıyor.ağrıdaki hasteneyi arıyor durumu ordaki dr.a anlatıyor (ki bazen karşıdaki dr.un sordukları soruları bize tekrar sormak için bize dönüyor sonra size yeniden dönücem diip tel.i yeniden kapatıyor bazen) en son bize döndüünde ya tmm çıkabilirsiniz diyor ya da bize hastanenin nöbetçi uzmanının telefonunu veriyor biz onunla görüşüyoruz.yani öle hop die çıkamıorz hastamız çok acil olsa bile.tabi yine değişen bişey olmadı bu olaylar zinciri aynen işledi en sonunda bize ağrıdaki psikiyatristin numarasını verdi.hatta anladığımıza göre dr. nöbetçi bile deilmiş yani evindeymiş ve bayan dr.muş.bayan olduunu özellikle belirtiyorum çünkü hangi dalda olursda olsun iş hayatındaki kadınlar bence erkeklere göre daha acımasız oluyorlar ben bile bazen buna dahilim itiraf ediim.neyse dedik kadın kesin kabul etmicek bizim hastayı.aradık.ama sandıımızdan/beklediimizden çok daha anlayışlı çıktı.'gönderin gönderin'dedi hastayı gayet tatlı bir şekilde.hatta kadının gözüne alkol damlattıımızı sonra kadının kendine geldiimizi söylediimizde de ii yapmışsınız bile dedi.önceden aklımda şekillenmeye başlayan psikiyatrist olma düşüncesine daha bi ısındım.oh ne rahatlar.kan yok, hayati tehlike yok.aynı zmn.da hasta da görüyorsun.sevdim ben bu fikri.



öyle işte.ne dielim en kötü nöbetim geçmiş olsun inşallah=)



yorgun ve uykusuz ben kaçar.







biterken:beatles-while my guitar gently weeps

Cuma, Haziran 11, 2010

dünya kupasının hatırlattıkları

Hastayım dünden beri yatıyorum.Sanırım artık bedenim şu ağrı git-gellerine dayanamadı bi de zaten işlerim de tam hallolmuş deil.Yatıorm ben de.İlaç alıorm soğuk algınlığı için.Annemle konuşuyorum diyorki kızım bak o ilaç öle ağrı kesici gibi alınmaz bi sefer iki-üç gün kullanmam lazımmış=)


Yattığım için haliyle sürekli tv açık(zaten bu aralar hafiften bi uyku sorunum olduğu için tv 24 saat açık diebilirim).Az önce dünya kupası başladı.Dünya kupası 2o1o.Güney afrikada.

Aklıma 2oo2deki dünya kupası geldi.O yaz lise 3'e geçmiştim.Tabi malum öss maratonuna girildiği için bizim için yaz tatili kısa sürdü o sene.Erkenden dersane başlamıştı.Yaz.Sıcak.Herkes tatilde.Biz dersanede.Kafamda bi fotoğraf karesi var.Başarfenin penceresinden bakarken.Bizim başarfen ekibi malum.Hoca sınıfta ders anlatıo.Ben her zmnki gibi cam kenarındayım.Zaten camlar büyük büyük ama hafiften siyah.Batmakta olan güneş cama vuruyor hani güneş batmadan evvel son kez bi parıldar da baya bi gözüne vururya insanın işte ondan.Bi an dışarı baktım.Zaten dışarda da kornalar çalıyordu.Tam hatırlamıorm ama o gün Türkiye'nin maçı var olabilir.Yanlış hatırlamıyorsam bikaç kişinin daha dikkati dağılmış olmalı ki hocayla birlikte maçlar hakkında yorum yapılıyor.İçimden geçiriyorum o an 'mille böle dışarda eğlenio coşuo bi de bize bak.Umarım bi sonraki maçlarda rahata ermiş olurum da onları kafam boş boş izlerim' die.Tabiki üstünden çok zmn geçtii için kelime kelime böle olmayabilir ama buna benzer bişeler işte. Hee o an merak ettiğim şey dr. olup olamayacaımdı.Şimdi cevabını veriim oldum.çok şükür.
Ama aradan geçen o 8 sene de çok deiştim ben.İi mi kötü mü bilmiorm ama o zmnki halimden eser yok.(o eski haliiimden eser yok şimdi die mırıldanasım geldi=))). Bi kere o zmki bana sesleniorm cnm sanki dr olduun zmn tüm dileklerin kabul olcakmış gibi geliodu sana ve hatta dr olmayı bırak tıp kazandıın zmn kafan rahatlıcak sanıodun ama şunu bilki yok öle bişe hatta gel sen yol yakınken geri dön=)
Ben daha acımasız, daha sabırsız, tahammülsüz (ki bu özellikleri bana bursa deil tutak kazandırdı çounlukla) ama bi o kadar da dayanamaz ve çabuk duygusallaşan bi bünye haline geldim. Bissürü insan tanıdım tabiki bissürü dost edindim, arada kazıklar yiyip kendime dersler çıkardım, şehir dışında yani ailemden uzakta yaşamayı öğrendim, çok ağladım, çok güldüm... ve işte geldiim nokta.Şu an tutakta mecburi hizmetini yaparak gün sayan, sadece insanlara yardım etmek için dr olmayı seçen ben burdakileri gördükten sonra yavaş yavaş insanlardan nefret etmeye başladım hatta böle dvm ederse mesleimden de ederim die endişe duymaktayım.
Yine de her şeye rağmen mutluyum çok şükrediyorum.He bi de şöle bişe var mesela lisedeyken dr olmak istediimi duyan dr lar falan aman sakın olma derlerdi de ben de kızardım sizin tuzunuz kuru tabi siz olmuşsunuz oh mis gibi bize gelince olma dersiniz die gerçi şimdi onları daha ii anlıorm ama ne demişler bir musibet bin nasihatten iidir=)şaka bi yana tabiki musibet falan gördüüm yok Allah da göstermesin inşallah ama şimdi bana birisi deseki ben de dr olmak istiorm die bi kez daha düşün derim ama sakın olma demem çünkü işe yaramayacaını biliorm=)eer çok ama çok istiosan ol derim=)
Öle işte.bu da dünya kupasını görünce böle bi geçmişi hatırlamamdır.

biterken:pinhani-zmn beklemez

Çarşamba, Haziran 09, 2010

pasaport

Kids işte bu da 'how i couldn't get a passport'un hikayesidir =)


gülüyorum ama aslında dün benim için dumur bi gündü.


Her şey geçen pazartesi pasaport almak için başvurmaya gitmemle başladı.Zaten sağlık müdürlüğünde işim vardı sonra ağrıda hastaneye uğradım ümitle ibrahim var mı die, neyseki ikisi de ordaydı, nöbet listesi hazırlamak için gelmişler.Polis bi tanıdığınız var mı emniyette dedim, hastanenin güvenliği polismiş yardımcı oldu saolsun.Önce aradı neler lazım die işte bi foto bi de vergi dairesine harç yatırmak gerekiomuş ondan sora emniyete gidilcekmiş.Vergi dairesine gittik ümitle, harç parasını yatırdım, fotoğrafı da o gün ağrıda çekilmiştim pasaport için olcak demiştim fotoğrafçıya tmm demişti o da.Sonra emniyete gittik, ümitin arkadaşı olan o polis de yardımcı oldu saolsun parmak izimi aldık sonra pasaport şubeye gittik.Orda dedilerki bugün ayın 31i.yrn.dan itibaren yeni pasaportlar verilmeye başlancak isterseniz yrn alın yenisini almış olurusnuz dediler.İi tmm dedim zaten hastenede dr. olarak çalıştııma dair bir belge de lazımdı(ağrı il sağlık müdürlüğü 8aydır dr. kartlarımzı vermekten aciz olduu için) onu da alırım dedim.Salı günü sabahtan önce hastaneye gittim belgeyi aldım.Sonra emniyete gittim.1haziran olduya bu sefer de yeni bi uygulama çıkmış bilmem ne parası da (önceden emniyete veriliomuş) artık vergi dairesine yatırılacakmış.Tmm dedim.Gittim onu da yatırdım.Sonra tekrar emniyete.Bu sefer de dedilerki bu fotonuzda gözlüklüsünüz.Gözlük olmıcakmış.Ama ben hep gözlüklüyüm dedim.Yok dedi olmaz.Bi de hafif gülmüşsünüz o da olmıcak dedi.Başka bir şey?Yok dediler.Tekrar gittim foto çekildim.Tekrar emniyete.Tabi bu gelip gitmeler sabahtan akşama sürdüü için aralara öğlen tatili giriyor ben de bu öğlen tatillerinin çounda gazetemi alıp öretmen evine gidiyorum, orda tek başıma yemeğimi yiyip, bir şeyler içiyorum.He bi de tmm ağrı o kadar büyük bi yer deil ama bu anlattığım mesafeler de çok yakın deiller birbirlerine.Dolmuşa biniyorum ya da ters bi yöndeyse yürüyorum zmn.la yarışarak.


Neyse en son yine emniyete gittim.Tmm bu sefer.Neyseki kimse pasaport çıkarmak istemiyor, sıra falan yok.Adam pc ye bilgilerimi girmeye başladı.O da ne:nüfusa kayıtlı olduum mahallenin ismi deişmiş.İl:ist. ilçe:üsküdar.Tmm.da mahalle ismi nasıl-neden değişir?

Şaka gibi.Onların sisteminde kayıtlı olanla bendeki kimlikteki bilgiler uyuşmazsa yeni kimlik almak lazımmış.Adam maddeyi bile gösterdi.Ee diyorum burda deiştirebilir miyim.Polis de (yani az önceki adam) ikametgahınız burda mı diyor.Hayır diyorum.O zmn değiştiremezsiniz diyor.Çıkıyorum artık emniyetten.Ertesi gün eve ulaşmak üzere kimliğimi kargoya veriyorum.Babam da perşembe günü evdeki tüm kimlikleri değiştirmek için nüfusa gidiyor.Ama tabiki düşündüğümüz gibi 18 yaşımı çoktan geçtiim için benimkini değiştirmiyorlar.Gel gör ki orda babam öğreniyorki meerse ikametgaha falan gerek yokmuş kimlik değişimi için.Herkes olduğu yerde değiştirebilirmiş.İşte o zmn bilip bilmeden konuşanlara bi daha sinir oluyorum.

Babam kimliğimi bana geri gönderiyor.Dün yani salı günü kimliğimi değiştirdim ki bu sadece 5 dk.sürdü.

Sonra 11.3o da emniyete gittim.Ama o da ne?Hacı adayları pasaport için başvuruya gelmiş.Acaip bir sıra var.Yuh diyorum.İçeriye giriyorum.Kadın polisin dediği (ki ben geçen hft.dan beri kaç defa gittiğim için beni artık tanıyorlar) sabahtan beri çok sıra var, ne zmn. biter bilmiyoruz.Öğleden sora sıra no.su verdiklerimize devam edicez, siz de bekleyin akşama doğru znm kalırsa size dvm edicez diyor.Yani beklesem bile işimin olacaı kesin deil.

Tekrar çıkıyorum.Öğlen tatili rutinim haline gelen öğretmen evine gidiyorum.Bire az bir zmn kala tekrar emniyete gidiyorum.Adam polise durumu tekrar anlatıyorum, ben tutaktan geliyorum, orda dr.um, izin alamıyorum diyorum.Neyse adam bana sıra no.su veriyor.Numaram:19.Sabahtan öğlene kaç kişiye bakmışlar?8.Eet sadece 8.Neyse 4buçuğa kadar bekliyorum.sıra bana geliyor.Belgelerimi veriyorum.Diyorlarki bu foto olmaz.Boyutlarını yeniden değiştirdiler.Yeniden şaka!Ama diyorum siz buna olur demiştiniz.Olurdu ama yeniden deişti diolar.Benim baya bir dumur olduğumu anlıyorlar neyseki.Tmm siz foto çekilin gelin biz bugün halledicez sizin işinizi diyorlar.Bir koşuşturmacayla 3. kez pasaport için fotoğraf çekilmeye gidiyorum.Sonra saat 5i 1o geçe falan tekrar emniyete.Belgelerimi veriyorum.Adam tmm diyor ama kendisi de bıyık altından gülüyor bu sefer bir şey çıkmaz inşallah diyerek.

Sonra otogara gidiyorum.Orda aklıma geliyorki bana emniyette doldurmam için geçen hafta verdikleri formu ben eski kimliğime göre doldurmuştum.Seri no. su ve veriliş yeri eski kimliğime göreydi ve onları değiştirmeyi unuttuğumu farkettim.

Yeter artık lan dedim.

Otobüsü beklemeye koyuldum.17.3o da gelmesi gereken otobüs 19.oo da geldi.Sonra otobüs yolda bozuldu, yaklaşık yarım saat yolda mahsur kaldık.Neyse en sonunda yurda geldim.

Saçımı toplamak isterken elime aldığım iki tokamı da kırdım.

İşte bu da böyle bi günümdü.

Pasaport işi ne olacak bilmiyorum, bosnaya gitmek için verdiğimiz paranın geri iadesi de olmuyormuş.

Bilmiyorum belki de gitmemem lazım.Anlamadım ki ben.

Hayırlısı olsun.



biterken:the stone roses-made of stone

Salı, Haziran 01, 2010

Niyetimi bozdum artık.
Karar verdim.
'Reset' atıcam kendime dedim.
Tüm kazandığımı gezmeye vericem bir süre dedim.
Yaptım da böyle kısmen.En azından yapmaya başladım.
Olduğum yerden 'en doğu'dan 'en batı'ya gittim önce.
Sonra plan yaptım.Senelerden beri gitmek istediğim Bosna'ya gitmek için.Bir tur şirketinde yer ayırttım.
Ama bilmiyorum.Anlamıyorum.Kafam, aklım, içim rahat deil bi şekilde.Burda kalmak çok sıkıyor artık beni.Bunaltıyor.
Geriye kalan 4 buçuk ayımı tamamlayamayacağımdan korkuyorum.
Aklımın içinde sürekli şarkılar dönüyor, beynim ordan burdan şarkılar mırıldanıyor.'Hani rüzgar her şei alıp götürecekti'diyorum, o kadar rüzgar var ama bir şei götürdüü yok, her şey yerli yerinde.
Yatıyorum. uyanıyorum, her saat başı kalkıyorum 3oluyor, 4 oluyor, 5 oluyor.
Sonra bencillikle suçluyorum kendimi ya da bencillik olmasa da suçluluk duygusu duyuyorum.Ben öle kafamdan planlar yapıp, keyif için gezmeyi düşünürken başkaları dağdan inen bir terörist kurşunuyla ölürken ya da yardıma giden bir gemi baskına uğrarken eğlenmemem gerekiyormuş gibi hissediyorum, bir şey yap(a)masam da vicdan azabı duyuyorum.O sırada 'wild world' çalıyor ya da 'mad world'.
Sonra bir şeylere çok hevesleniyorum ama korkuyorum dier 'çok heveslendiğim' şeylerin ben onlara ulaşamadan suya düşmesi gibi, şimdi heveslendiklerimin de suya düşmesinden korkuyorum.Sonra kızıyorum kendime, heveslenmekten, hayal kurmaktan vazgeçiyorum.Çok istemiyormuş gibi yapıyorum bazen çok istememe rağmen.
Hani bazen insan kendini en kötüye hazırlarki karşısına gelen şey onu daha az yorsun die ya da en kötüsüne hazır olunda, rölatif olarak ii olan ama aslında kötü olan bir şey ii gözükürya insana.İşte sanırım ben hep öyle yapıyorum.
Sonra her koşulu kendime zehir edebildiğimi anlıyorum, hayatın güzelliklerini olabilcek kötü şeyleri düşünerek görmediğimi biliyorum ama düzeltemiyorum bir türlü bu halimi.
Yaptığım hiçbir şein hakkını veremiyorum.En basitinden kitap okumak, tv izlemek, zaten ders çalışmayı hiç saymıyorum bile.
Uykumun hakkını bile veremiyorum.
Yorgunum, kollarımı kaldıracak bile halim yok ama uyuyamıyorum.
Bu gezerek kafayı daıtma planım da işlemedi sanırım pek.

Son günlerdeki şarkım mı?
en derinde olduğumu ya da acılar biter die beklemekten (ki burda da bi vicdan azabı çekmio deilim.ne acısı lan diorm kendime ama)artık kendimin tükendiğini hissediyorum. kendimi çoktan kaybettim artık 8 ay önceki zeynep çok deişti malesef=(




biterken: tnk-söyle ruhum