Çarşamba, Aralık 07, 2011

Ne var bunda?

                                                                                                                                                      artık beni abla saymayan kardeşe=)

Bir yere kargo gönderirken, kargoyu kabul eden görevlinin aslında gayet hesap soran ama aynı zamanda bir o kadar da hiç garip karşılanmayan yani aslında başka zmn olsa çoğu kişinin 'sana ne' diye cevaplayacağı soru karşısında, hele ki bir de içinde duvardaki tabelada kocaman punktolarla yazılı olan 'gönderilmesi yasaklar' listesindeki eşyalardan biriyse paketlediğiniz, işte o an kargonuzun gitmeye onay alabileceği ama aynı zamanda elinizdeki paketin şekline, boyutuna, sallayınca çıkardığı sese uygun makul bir cevap ararkenki yarı suçluluk, yarı yarı yalancılık az biraz da sanki yalan söylesem anlayacaksın düşüncesi ama aynı zamanda acaba suratımdan yalan söylediğim belli oluyor mudur uçuşmalarıyla verilen cevap anındaki duygular- düşünceler gariptir.
-Ne var içinde?
-Süs eşyası.
-Kırılacak mı?
Hayır hayır.(aslında bu ikinci hayır biraz da yalan söylediğim belli olmasın, gayet rahat havalardayım manası taşıyor.)
Aslında alakası yok.Paketin içinde birkaç beyaz altın takım var.Bir arkadaşa gönderiyorum.Ama altın, mücevher gibi değerli eşya göndermek yasak olduğu için, yalan söylemeye mecbur bırakıyorlar.Ama al işte bak gönderdim ne olmuş yani.
Doğrusunu söylemek gerekirse, biraz böyle belli bir standartı olmayan, kişinin insafına kalmış işleri hiç sevmem.
Ben Ağrı'dayken (ahanda resmen cümleye böyle başladım.Tutak'tayken en büyük hayalimdi resmen bu.O zmn.lar hiç gelmicekmiş gibiydi bu an) ilçedeki tek kargo PTT kargoydu ama gayet de memnunduk.Ben zaten kargo göndere-ala görevliyle kanka moduna çoktan geçmiştim.İşte orda bazn benim bile (bile niye bilmiyorum) çok şaşırdığım eşyalara denk geliyordum.Buzdolabı, çamaşır makinesi hatta koşu bandı bile gördüm gönderilecekler arasında.Herhalde onların sahibi ben olsam, bunları hayatta PTT kargo kabul etmez diyip (ama özellikle PTT, sanki diğer özel kargolar parayı bastırınca her şeyi hatta evini bile taşırlarmış gibime geliyor çünkü) hiç teklif bile etmezdim.Neyse de.Ama benim için en bombası bir yaz günü  ilçe PTTsi camına yazılan 'yaz günü, çok aktığı ve koktuğu için peynir göndermeyin' gibilerinden bir yazıydı.Yani demekki yaz dışında peynir gönderilebiliyordu ve akıp-kokmayan diğer yiyecekler her zmn gayet kabul ediliyordu.Büyük şehirlerde olsa, misal Ankara'da sen ne yaparsan yap hiç bir şekilde yiyecek-içecek gönderemezsin.Yani bu ne şimdi?Gönderilebiliyorsa gönderilsin, gönderilemiyorsa da hiç bir yerden gönderilemesin. İşin bizzat o gişedeki memurun insafına kalmış olmasına kılım  ben, memur tipini beğenirse kargonu kabul edecek, sana o an bir şekilde herhangi bir sebeple uyuz olduysa 'üzgünüm,gönderemiyoruz, yasak' diyecek.
Ben devlete bağlı bir kurumun genel müdürlüğüne çok yakın bir yerde oturuyorum(cümle bi saçma sapan oldu,yani evimiz orda). Müdürlük dediğim de minik kampüs gibi bir şey. İçinde kuaförü, kantini zartı zurtu var. Fiyatlar da normale göre daha uygun. Meğerse arada bizim mahalledekiler gidiyormuş, alış-veriş yapmaya, saç kestirmeye falan. Biz de duyduk bunu durur muyuz. Gittik annemle. Hiç bir sorun çıkmadan kimliğimizle içeri girebildik. Başka bir zmn kapıdaki görevli bayan kesinlikle yasak giremezsiniz, sadece bu kurumda çalışanlar ve aileleri girebilir dedi(aslında aileden kastı dıdısının dıdısı ya da bi tanıdık olsa da yeter isim söyleyip de girenler var, hatta bizim bi komşu benim kocam meclis dr.u diyip girdi bilirim=)-allam sanki girenlerin çetelesini tutuyor gibi oldum-), başka zmn başka bir görevli annemin ısrarlarına dayanamayıp tamam şimdi girin ama bir daha olmaz dedi.Hayır yani yasaksa yasak olsun hiç biri içeri almasın ya da hepsi sorun çıkarmadan içeri alsınlar. Bir standart olsun yani. Böyle birilerinin insafına kalınca, sahip olduğu basit, anlamsız bir yetki yüzünden kendini bir şey sananlara minnet etmek gibi bir duruma ne kadar sinir oluyorum anlatamam(bu durum sadece anlattığım olay için geçerli değil tabi,genel bi sinir olma, her işte geçerli olan). Misal gidiyorsun müdürlüğe, bakanlığa, bir şey öğrenmek istiyorsun, kıytırık bir memur bile (yanlış anlaşılmasın kimseyi küçümsemek amacıyla söylemiyorum bunu), artık işin düştüya ona, Allah'ım 1ooo dereden su getiriyor. He bir de söylemeden geçemeyeceğim karşılaştığım durumlarda sorun çıkaranlar genellikle bayanlar. Erkekler her zmn olduğu gibi daha rahat davranoyorlar. Yani kendim de bayan olmama rağmen üzülerek söylüyorum ki, iş hayatındaki bayanlar daha uyuz(zmn zmn ben de dahil olabiliyorum buna=))

ps:küçük kardeş ben bilahare geniş zmn.da şarkılara ayrı bi yorum yazıcam, aklımda=)


biterken:landon pigg-coffee shop

Cumartesi, Ekim 01, 2011

kendime notlar -3-

insan neyi kınarsa/ayıplarsa başına gelir.bak belki unutursun diye bir kez daha söylüyorum: insan neyi kınarsa/ayıplarsa başına gelir.hiç unutmaman için:insan neyi kınarsa/ayıplarsa, o şey başına gelmeden ölmezmiş.
sonuçta:hiçbir şeyi/kişiyi kınama/ayıplama.



biterken: emre altuğ-yani

Perşembe, Eylül 01, 2011

26-27

dün itibariyle 26.yılımı da tamamlamış bulunmaktayım.Geçen sene o iğrenç yerdeki o iğrenç duygu durumu içindeki doğum günümden sonra bu sene aileyle bereber olmak paha biçilemez tabiki.Hayır canım yanlış anlaşılmasın geçen sene kötü olduğu için paha biçilemez değil aileyle olmak yani daha önce arkadaşlarımla çok güzel bi şekilde girmiş olsaydım bile yeni yaşıma yine de her şekilde aile yanı benim için vazgeçilmez olurdu.Bayram arefesi olması sebebiyle yusuf da ankaraya gelebildi sonunda,oh miis maşallah=)
o deilde yaş almak, yaşlanmak böyle bişeymiş demekki.Yani insan ne olduğunu anlamadan sanki daha 20 li yaşımın başındaymış gibi ya da o zamandan pek bi fark yokmuş gibi ama aslında çoktan yirmililerimin ikinci yarısını yaşamaya başladım bile.Dedem -Allah rahmet eylesin- 7o küsür yaşındayken anneme demiştiki 'kızım aynaya hiç bakmasam kendimi resmen 2o yaşımda zannediyorum,hissediyorum.Ama aynaya bi bakıyorum yaşlanmışım aslında.' Canım dedecim.Gerçi O her daim genç hisseden, hep hayat doluydu yani böyle benim gibi içinin pörsüdüğünü hissetmiyormuş demekki.Yok canım bizim de bi şikayetimiz yok zaten çok şükür=))
Bi de şöle de bi durum var,tamam insan kendi yaşlandığını farketmiyor ya da hiç bi şey değişmiyor gibi hissediyor belki ama annem de sanırım beni hala kendimin gördüğü gibi 2o lerin başlarında görüyor.Geçenlerde bi arkadaşımın düğününde giyeceğim elbisenin altına ayakkabılarımın arasından bi tercih yapmaya çalışırken-ama lütfen öle deme bu zor ve kararsız bi durum=))- annemin bi ayakkabım için yaptığı yorum 'bence bunu giyme, bu daha çok 25-3o yaş arasındakilerin giydiği ayakkabıymış gibi,bence diğerini giy' dedi.'annecim ben zaten artık 26sını bitirmiş bulunmaktayım' dediğimde de 'aa doğru' die tepki verdi.Ama gerçi şöyle de bi durum var hani çocukları kaç yaşına gelirse gelsin anneleri onları hep çocuk görürmüşya, sanırım bunun sebebi de bu.
Bak farkındaysan abidik gubidik gayet boş boş konuşmaya devam ediyorum,ders miş sınavmış bahsetmedim bile.Günde 10-12 saat gibi bi randımanla gayet güzel çalışırken ve gayet de istikrarlı ve ii giderken birden pat die kesildi.Yani anlatamıyorum ne olduğunu,garip belki de ama böyle masanın başına oturamıyorum oturup bişeyler okumaya çalışıyorum, sanki kafamın içinde tahta var da okuduklarım ona çarpıp geri gidiyor gibi.Bildiğim şeylere bile yabancı oldum birden bire.Bilmiyorum ne olacak nasıl geçecek.Böyle rahat rahat anlattığıma bakma bende aslında depresif mod çoktan başlamış durumda.Ders çalışamadıkça da sinirleniyorum,sonra da zaten kısır döngüye giriyor insan.
Nese bakalım umarım en kısa zamanda bu döneme atlatabilirim dicem de hadi bakalım hayırlısı.
Şimdiden musmutlu bayramlar=))


biterken:amos lee-better days


edit:3o unda yazdığım yazının daha sonra yaptığım düzenlemeler sonucu tarihi de ileri attı.E bu nasıl düzelecek?

Pazar, Temmuz 10, 2011

yine, bir kez daha...

Salı, Haziran 14, 2011

uzak...






o kadar o kadar çok dinledimki bu şarkıyı.önce bursada ardından ağrıda.ama en çok ağrıda.ve bi daha dinlemek istemiyorum.

Pazartesi, Mayıs 30, 2011

kendime notlar -2-

aile her zmn önce gelir.
(family alllways comes first)

her ne olursa olsun seni bırakmayacak tek, ailendir.



biterken:incesaz-kalbim seni özler

Cuma, Mayıs 27, 2011

zaman mekan tamam ama bir dee..

Filmlerde bi replik vardır ya 'şu an başlamamız için doğru zmn deil' der kadın adama.bu, filmlerin gerçek olan nadir sahnelerinden biridir belki de.Çok sık yaşanır gerçek hayatta da muhakkak, bu ya da benzer cümleler kadınlar ya da erkekler tarafından kurulur.Ya da 'keşke seni daha önce tanısaydım' ya da ya da 'keşke seni x'den önce tanısaydım'.İi de senin o kişiyi o zmn tanıman gerekiyormuş, ne demek yani daha önce tanısaydım, yani daha önce tanısaydın belki bu hisleri hissetmeyecektin arkadaş.He bi de şu 'seni x'den önce tanısaydım'olayına takığım ben.En kötü cümlelerden biridir bence.Bi kere insan o ana kadar yaşadıklarıyla, sevdikleriyle, gördükleriyle o ana gelir ve beğenileri, sevdikleri, hoşlandıkları ona göre değişir.Bi olaydan ders alır bir daha onu yapmamaya dikkat eder, misal kendine uymadığını bildiği birisini yine de sever, acı çeker sonra akıllanır ama bi daha aynı hataya düşmez ya da öle bişe işte.Yani senin o anki dugularında geçmişte yaşadığın şeylerin etkisi vardır.Ne demek seni ondan önce tanısaydım, yok öle bir şey.Demekki sen beni önce tanısaydın sevmeyecektin, ya da senin beni sevmen için önce onu sevmen gerekiyormuş, o senin bana gelmen de bi araçtı belki de.vs vs...(ben olarak konuşuyorum da belirtiim şu an ya da yakın bi geçmişimde öle bişe olmadı, sadece örnek veriyorum ben=)).
Ama ilişkiye başlamak için tabiki en muhteşem üçlü doğru zmn, doğru yer ve doğru kişidir.Yani evet bence de mesela başka bi ortamda tanısan sevebileceğin birini o an bulunduğun ortamda hiç sevmeyebilirsin ya da daha önce hayatta hoşlanmayacağın birisinden zmn geçtikçe, sen değiştikçe, sen yavaş yavaş farklı bi insan oldukça hoşlanabilirsin.Evet evet var böle bişe.
Ama ama tabiki en önemlisi doğru kişi olayı.Bu doğru kişi nasıldır, nerdedir bilinmez ama bence mekan da zaman da yanlış olsa da o an olmasa bile eninden sonunda bulunur, eğer sizin için cidden doğruysa.(Yok yaws bulunur mu acaba cidden?!)De işte bi de hiç hesapta olmayan şöle bişe var, o da tüm doğru zmn,mekan,kişi olayının hepsinin birden ters olması.Yanlış zmn, yanlış yer ve yanlış kişi en kötü durumdur işte.Sen olmak istemediğin bi yerde ya da mesela alışık olmadığın bi yerde dielim, zamansız bi şekilde bulunuyorsan heh işte aynen yanlışın doğruyu götürmesi gibi ya da ne biliiim aslında her şey kötü olan bi durumda rölatif olarak daha ii olanın sana çok ii gelmesi gibi üçüncü eleman (ve en önemli eleman)olan 'kişi' olayı ne kadar yanlış olsa da sana o an doğru olarak gözükebilir.Ya da doğru gözükmese bile, dier iki eleman kötü ya işte o yüzden sana normalde gözkmesi gerektiği kadar yanlış gelmez.Kesinlikle en kötüsü budur işte.
O zmn bi kamyon yazısıvari cümle vardı:Bazen olmaz; hayat istediğini sunmaz, sunsa da uymaz. Ya zaman yanlıştır; ya mekan. Belki de insan.
Ama yine de her zmn, her insana bu üçlü beraber sunulmuyor, yani illa her zmn olduğu gibi eksikler oluyor da ne dielim en azından kişi doğru olsun da dier ikisi daha tolere edilebilir en azından.


biterken:jeff buckley-we all fall in love sometimes 

aynen öyle

Her gün bu kadar güzel mi bu deniz?
Böyle mi görünür gökyüzü her zaman?

Her zaman güzel mi bu kadar,
Bu eşya, bu pencere?

Değil, vallahi değil.
Bir iş var bu işin içinde.
                                  o.v.k.
evet evet ruh halim aynen böyle.sürekli ortada öforik öforik geziyorum.komik komik.esraaa yollar ne güzel di mi, yaa şu denize bak ne kadar güzel, off şuraya baksana tepkileri veriyorum, ya da  olsun ben şu an ist.teyim ya yollar tıkalı olsun saatlerce yolda bekleyelim sorun deil, olsun bursadayım ya otobüs geç gelsin sorun deil ben beklerim...vs şeklinde onlarca cümle kuruyorum gün içinde oldukça polyanavari gözüken.ama işin garibi    -ve de ii  yanı- bunları öle kendime teselli olsun die söylemiyorum, gerçekten öyle hissediyorum-maşallah- yani ağrıdan sonra her şey o kadar değişik ve güzel görünüyor ki, her şey...hep böle dvm eder umarım, ne diiim.evet evet bi iş var bu işin içinde=))
biterken:model-bak bir varmış bir yokmuş

istanbul'a gider(i)ken

'
-'Ama sizin kalbiniz yerinde değil,' dedi elini göstererek şoför.
O zmn hatırladı kalbini Bayan Fildişi.Kalbini geri almayı unutmuştu Bay Yalnız'dan.
-'Boş ver!Bu bi felaket deği,'dedi omuz silkerek.
Çantasını açıp yeni bi kalp çıkardı içinden.
Bir farkını bulamazdı kimse bu yedek kalbin diğerinden.
-'Şimdi tmm mı?' diye sordu şoföre arabaya binerken.
-'Hem de tastamam,'dedi bir gözü bantlı şoför kapıyı nezaketle kapatırken.
                                                                                                                  '
Yolun ilk yarısını uykudan gözlerimi açamaz bi halde gittikten sonra Hendek yakınlarında bi yerde mola verdi otobüs.Geçen sene de aynı yerde durmuştu, tamı tamına bi yıl önce İstanbul'a geldiğimde de.Sırf bu yeri görmek için bile otobüsle gelinebilir İstanbul'a die düşündüm.Moladan sonra uykumu zaten aldığım için uzun zmn.dır okumak istediğim ama her şei yaptığım gibi onu okumayı da 'sınavdan sonra'ya bıraktığım kitabımı aldım elime, bi süre okuduktan sonra başımı kaldırdım, yollar o kadar güzeldikii.Allah ım buralar hep böyle güzel miydi, yoksa bana şimdi böyle mi geliyor?Ağrı'nın dağlık,kurak,çıplak yollarından sonra çok çok güzeldi bu yollar.Bırak kitabı onu evde de okursun,şimdi etrafına bak dedim kendime, taktım kulaklıkları müzik kanalını açtım.Leyn bizim zamanımızda otobüsler böyle güzel değildi, bursa-ankara yollarında gidip gelmemden sonra ne çok şey değişmiş die geçirdim içimden.Baktım, baktım.Sadece baktım yollara.Ama öyle bi öforik halim vardıki heralde kimseye anlatamam ruh halimi.Hani Allah korusun kötü bişe yaşadıktan sonra iiliğe çıktıktan sonra her şey güzel gözükürya insana, baktığım her şey daha bi güzel sanki.Maşallah.Hatta o kadar ki, yanımdaki kadını kollarından sarsıp bak bu yollar o kadar güzelkii, kıymetini bil bu yolların diyesim geldi.Komik bi şekilde, sanki her şei ilk defa görüyormuşum gibi bi halim var ağrıdan döndüğümden beri.Hadi bakalım hayırlısı.
O deil de bi de bu kadar zmn sonra hatta hatta bu kadar teşebbüsten sonra(malum ağrıdayken yıllık iznimi İstanbulda geçirmeye karar verip biletlerimi aldıktan sonra hava muhalefetine uğramıştım iki kez) İstanbul çok ii gelecek.

biterken:starsailor-poor misguided fool

Cuma, Mayıs 06, 2011

bugün hıdrellezmiş

önceden hiç atlamaz,dilek tutardım gece bi gül ağacı bulup.unutmuşum.tarih hıdrellez olmuş,haberim yok.artık hıdrelleze inanmayacak kadar büyüdüm mü yoksa tüm dileklerim gerçek oldu bile mi.   


Cuma, Nisan 29, 2011

kendime notlar -1-

her fani ölümü tadacak.unutma!ve sen de bir fanisin ona göre davran.


biterken:jeff buckley-last goodbye

durum özeti

ayda9milyar aldığım zmn.lar oldu(evet oldu).şimdi beş kuruş kazanmıyorum,toplu taşıma araçlarını kullanıyorum ve hatta bazen onlara yetişmek için koşuyorum(hiç sevmediğim durumlardan/hareketlerden biridir bu), ilişki durumu olarak yalnızım, hiçbi sostal aktivitem kalmadı tek yaptığım otomatik bi şekilde her gün aynı saatlerde aynı işleri yapar bi tarzda ders çalışıyorum, uzun zmn.dır kendime hiçbişey almadım(eet alışveriş yapmak cidden bayanları rahatlatıyor kim ne derse desin), yemek yiyip sürekli oturmaya devam ettiğim için(malum ders oturularak çalışıldığı için) sürekli şişmeye devam ediyorum,cep telefonum dahil çou iletişim aracım kapalı, onca yıldır başına buyruk yaşamaya alıştıktan sonra yeniden lise öğrencisi gibi eve gidiş-geliş saatlerim dikkatli(en azından bizim zmn.ımızdaki liselerde öyleydi), çou arkadaşımla onca zmn.dır konuşmuyorum,elimde ders kitaplarıyla tüm günümü kütüphanede geçiriyorum, önümde kazanmam gereken zor bi sınav var, ama her şeye her şeye rağmen mutluyum.gerçekten.maşallah.
hani insan der ya çok mutsuzum, beni mutlu edecek hiçbişey yok die, işte eet bakınca beni mutlu edecek pek bişe yok gibi ama mutluyum lan.resmen özlemişim bu duyguyu.maşallah.insanın kafasının rahat olması böyle bişeymiş demekki.oh mis.çok şükür.
hayır işin garip yanı öle polyanavari bi düşünce deil bu, kendimi kandırmaya çalışmak da deil, sadece gerçekten öle.maşallahx2=))


biterken:reamonn-star

Cumartesi, Nisan 16, 2011

2yabancı

Son günlerde, hep görüşeceklerine, her zmn iletişimde olacaklarına dair kararlar aldılar. Herkes ‘biz de sizin gibiydik, çok yakın arkadaştık ama lise bitip de üniversiteye gidince öyle olmuyor, hele hele başka şehirlerde olursanız hiç görüşmezsiniz’ diyorlar ama onlar demek ki çok yakın deillermiş  die o zmn gerçekten inandıkları ama şimdi sadece o zmn için kendini kandırmaktan öteye gitmeyen cümleler kurdular.Hem her Ankaralı liseli gibi onların da hayalleri hep beraber istanbulda okumaktı, hiç olmadı eskişehirde, ama hep beraber.hiç birisi şehir dışına gitmedi, hepsi hangi bölüm olursa olsun ankarada kaldılar, bikaç tane ankarada okumak isteyen vardı onlar da çok istedikleri bölümlere puanları yetmeyince şehir dışına gittiler.aslında hepsi  hep beraber yakındı, ne de olsa yedi senedir beraber okuyolardı, çocukluk döneminden, başkalaşım dönemi olan ergenlik dönemine sonra da ilk gençlik yıllarına beraber girmişlerdi.okul bitti.hepsi ayrı yönlere dağıldılar.ilk zmn.larda toplu buluşmalar oluyordu, sonra sayısı gittikçe azaldı bu buluşmaların.zaten zamanında günün tümünü birlikte geçirdikten sonra yetmeyip eve gittiğinde telefonda uzun uzun konuştuğun arkadaşların hepsi yabancı olmuşlardı.sanki hiçbir şey paylaşmamış gibi öylece sessizlikler oluyordu buluşmalarda.çünkü hepsi ayrı bi dünyadaydı artık.durağan değil ki yaşamımız, aktif bi şekilde ilerlemeye devam ediyordu ama içinde hepimizin farklı insanlarıyla.bazısı buluşmalara gelmedi, ya da denk gelmediler.zaten yıllar geçtikçe buluşma sayıları azaldı.sevdikleri bi arkadaşlarını kaybettiler, hepsi oradaydı, hep beraber yeniden.hani lisede bi olay oldu mu toplanırsın ya.öle.ama bu sefer gerçekten kötü bişeydi.yıllar daha da geçtikçe artık mezuniyetler başladı mı konuşma içerikleri daha bi iş hayatına yönelik olmaya başlıyor, arada evlenenler oluyor gidersen gidenleri görüyorsun.
sonra sonra yıllar sonra, telefonundan hiçbir zmn numarasını silmediğin, hatta hala daha bastıbacak lakabıyla orada kayıtlı duran, ama hiç de aramadığın, onun da seni aramadığı, o zmn.lar çok çok yakın olduğun, ama bu iletişim çağına rağmen neden hiçbir zmn görüşmediğini bilmediğin arkadaşın yıllar sonra seni facebookta ekler, ismini görürsün 8sene sonra, gerçekten odur.sonra o 8senede ne kadar çok şey değiştiğini düşünürsün, o kadar onunla aynıyken, ortak noktadayken, o noktadan sanki anlaşmışsın gibi tamamen ters yönlere gidip,biz bi birbirimizden tamamen iletişimsiz sekiz sene geçirelim sonra hallerimize bakalım demişsin gibi…sen hayalinin mesleğine kavuşmuşsundur, ülkenin en doğusunda yaşam tarzına çok zıt bi yerde mesleğini bi süre yapıp sonra istifanı basıp uzmanlık adına ders çalışmaya evine dönmüşsündür-lise zmn.larına dönüş-, o da hayallerinin bölümünü hayallerinin okulunda okuyup, üstüne yüksek lisansını yapıp sonra yurtdışında masterını yapıp üstüne de almanyanın tübitak eşdeğeri bi kurumunda çalışıyordur.o nerde, sen nerde.ikiniz de aynı noktadayken, bu kadar ayrı olmak.
Düşündürüyor insanı, bi garip ediyor.


biterken:tnk-söyle ruhum  

Perşembe, Nisan 14, 2011

yapmayın

  • kütüphaneye topuklu ayakkabı giymeyin,giydiyseniz de adabınızla efendice parmak ucunuzda yürüyün, millet sizin tak tak sesinizi çekmek zorunda deil.o ayakkabıyı ayağınızdan çıkarıp, topuğuyla kafanıza tak tak vurasım geliyor.
  • dışarda ağzınızı bi metre yaya yaya sakız çiğnemeyin, hadi çiğniyorsunuz balon şişirip patlatmayın bari.valla bak çok iğrenç oluyorsunuz.tam balonu şişirmişken, balon en büyük çapına ulaştığında avcumun en ortasıyla o palonu patlatmak istiyorum,balon hala ağzınızdayken.
  • sihirli, büyülü saçma diziler çekmeyin.ya da çekin çekin.en son çocuk intörnüyken, pediatrik onkoloji kliniğinde vizitteyken tüm çocuklar o dizileri izliyordu, işte o an iiki bu diziler var dedim, yoksa hastanede yatan onca çocuk nasıl vakit geçirecek.sırf o hasta çocuklar için katlanabilirim o dizilere.
  • çocuklarınızı doktor yapmayın.sakın yapmayın.
  • su tesisatı birbirine bağlı olmayan evler yapın.birisi banyodayken, evin dier ucundaki mutfakta sıcak su kullanılırsa banyodaki kişinin suyu kesilmesin.çok mu zor bunu yapmak.
  • yaşlılara kötü davranmayın.valla ya.Allah ömür verirse bi gün herkes istese de istemese de yaşlanacak.kötü davranmaya dvm edenler de çok uzun yaşasın, onlara çok kötü davranılsın sonra da.
  • yolda karşı istikamette elinizde etrafa saldırganca yaklaşan, gücü sizden fazla olan köpeğinizle birine doğru yürürken, karşınızdan gelen kişi köpeğinizden korkunca korkma korkma bişey yapmaz demeyin.ne biliyosun, sen köpeğin yerine neden karar veriyorsun ya da doğasında ısırmak olan bi hayvanın ısırmayacağını nasıl söyleyebiliyorsun.
  • çocukların ellerine her şeyleri alıp oynadıkları parklara -genellikle köpek olmak suretiyle başka hayvanlar da olabilir-  hayvanlarınzı getirip, onları gezdiriyosunuz ya,sonra onlar da haklı olarak ortalığa pisliklerini yapıyorlarya, millet sizin köpeğinizin pisliğini çekmek zorunda mı, ona basmadan yürümeye çalışmak zorunda mı.yapmayın yaws.he bazısı elinde naylon torba, hayvancağızın peşinden pislikleri topluyor.eet eet var böyleleri de.ne güzel.aferin size.
         (şu son iki maddeden sonra hayvanları ne kadar sevdiğim de (!) anlaşılmış oldu.ama yok yanlış anlaşılmasın hayvanları sevmio deilim, ama sevio da deilim.nötrüm dielim.yine de ne olursa olsun tüm canlılara zarar vermeye de karşıyım.)


biterken:aysuda ülkü zeren-ne güzeldik oysa biz

Pazartesi, Mart 21, 2011

garip 1 veda havası

Aslında hiç hayal ettiğim gibi olmadı, baştan itiraf edeyim.
Ben buradan gideceğim gün için birbuçuk yıldır resmen geri sayım yaparken, o gün (yani bugün) geldiğinde  bu kadar zorlanacağımı tahmin edemezdim tabiki.Ama zormuş be.Her veda gibi bu da zormuş.
Evet başından beri şikayet ettim, nefret ettim, kızdım, üzüldüm.Ama tabiki güzel şeyler de oldu,çok şeyler öğrendim.
Türkü dinlemeyi öğrendim, mesleğimi öğrendim, hastalarla muhatap olmayı öğrendim,ahmet kaya parçalarını sevdim, çok özlem çektim, gurbeti gördüm,doğuda yaşamı gördüm ve öğrendim(bayan doktor olarak), şemmame oynamayı öğrendim, van gölünün aslında göl değil deniz olduğunu ( =) )öğrendim, hiç tanımadığım, bilmediğim, yaşamaya alışkın olmadığım bi hayatta yaşamayı öğrendim, kötü bir yerde zorlu bir dönemde mutlu olabilmeyi öğrendim.Yalnız olmadığım için, sevmenin zor olduğu bu yeri, sevdiklerim olduğu için sevebilmeyi öğrendim...
Ben sevdim burdakileri ama daha da önemlisi belki de kötü olanı ben buraya alışmışım farketmeden, istemeden...Şarkıda da dediği gibi 'alışmak sevmekten daha zor geliyor' ( =)-bak işte bu cümleyi bile öğrendim- )çünkü belki de gerçekten.Çünkü alışkanlıklardan vazgeçmek daha zor.

Bana bu duyguları yaşatan, birbuçuk yıllık yaşamımda benimle olan herkese çok teşekkür ederim.İiki siz vardınız, iiki sizi tanımışım.Hepiniz hakkınızı helal edin.
Xwedê ji te razî be , xatirê te Tutak.

biterken:hozan beşir-gelmiş bahar

Çarşamba, Mart 16, 2011

vedalaşılacaklar listesi

  • aile hekimliğinden usulsüz bi şekilde istifa edip,yasal süreç olan iki ayı beklememeyi tercih ettiğim için yaklaşık 3 haftada eski kadroma döndüm.(evet bekletilmemiş(!)halim bu).tabi artık tutak merkez sağlık ocağı die bişey olmadığı için tutak toplum sağlığı merkezine çekildim.tebligat bana ulaşır ulaşmaz da kadrodan da istifa ettim bugn.dün de sağlık müdürlüğündeydim bu istifa işleriyle uğraşmak için.(dün derken 14martı kastediorm aslında) dün malum tıp bayramıydı.biz de sanki misilleme yaparcasına, istifa edenler-tusu kazananlar derken bizim ilçeden 9 doktor ayrılış yaptı ya da istifa dilekçesini verdi.sizin istifanızı kabul etmicez dr. hanım dediler, ii de ben tsm ye çekildim bile ve şimdi de burdan istifamı verip beklemeden gidicem dedim.hayır sizi bir ay daha tutucaz dediler, ben de kalmıcam her türlü yaptırımı göze aldım dedim.biraz bağırış oldu tabi.sonra da ağız değiştirip dr hanım, bizim dr açığımız olduğu için sizden rica ediyoruz işin aslı, bir ay daha kalmanız için dediklerinde içimden acaba şaka mı bu die geçirdim bi an, kusura bakmayın kalmıcam dedim.sonra atamadaki çalışanlara kızdılar nasıl benm tsm ye çekiliş yazım bana tebellü edilirmiş, müdürlük aslında tebligat sürecini uzatıp beni bekletecekmiş.komik insanlar.personel şube sorumlusuna, bakın kimse ağrıya gelmek bile gelmiyor, gelen bi ay sonra istifa ediyor,ben bibuçuk yıldır burdayım her gelen dr bu kadar kalsa ağrı ihya olur dediğimde de ben 21 yıldır burdayım ama die cevap veren ağrılı olan ve sağlık memuru mu yoksa çevre sağlık teknisyeni mi ne bilmiorm ama gelip doktorların personel şube şefi olan o adamın çok şakacı olduğundan şüphem kalmadı.neyse işte, ufak tefek şeylerden sonra pek bi işim kalmadı denebilir ama en son kısım kaldı(ve de belki en zor):vedalar. kendimi sanki hani bi yere çağrılacak kişiler için bi davetiye listesi hazırlanırya, onun gibi veda edilecekler listesi hazırlar gibi hissediyorum.kafamda sürekli bi veda edilecekler listesi dolanıyor.onu da unutmiim, diğerlerini de göriim..ona şunu aliim, a başkasını da unutmiim..garip bi haller içindeyim.
  • sağlık ocağına gittim bugün, kalan eşyalarımı toplamak için.ilaç yazdırmaya bi amca geldi.tanıdık bi yüzdü zaten.önce girer girmez hocam sen bana bi ilaç yazmıştın,Allah senden razı olsun o ilaç çok ii geldi,ii oldum dedi.Sonra hemşirem de ama amca artık dr hanım ilaç yazmıyor dedi.Ben de 'amca ben artık istifa ettim,ilaç yazamıyorum,görevi bıraktım'dedim amca da 'niye hocam milletvekili adayı mı olacaksınız yoksa' dedi.o kadar güldüm ki,sonra amca da bana eşlik etti,karşılıklı gülüştük.malum yakında seçim olduğu için milletvekili adayı olacakların memurluktan istifası yaygın bu aralar, ama yine de amca şaşırttı beni, güldürdü çokça.


biterken:cem adrian-kimler geldi kimler geçti(biz de gelip geçerken-bir dönemi daha kapatırken-)

Cumartesi, Mart 12, 2011

telefon defterleri

eskiden telefon defterleri vardı, şimdiki gibi tüm numaralarımız cep telefonlarına kayıtlı değildi,dolayısıyla numaraları öyle kaybetmezdik, bi kere deftere yazıldı mı kalırdı(şimdi yok telefonumu değiştirdim numaralar onda kaldı, yok hattım kayboldu numaralar gitti.gerçi bazen işe de yaramıyor değil de.)
ben hatırlıyorum -Allah rahmet eylesin- dedemin de böyle bana o zmn.lar baya çekici gelen bi telefon defteri vardı.defterin kenarında harfler vardı, aradığın isim hangi harfle başlıyorsa o harfi tıklıyordun ve harfin sayfası açılıyordu.Her yaz ıspartaya dedeme gittiğimizde, o harflere basmak çok hoşuma giderdi,adamlar ii düşünmüşler böyle şeyleri derdim.gerçi onunla oynamamıza izin verilmezdi ama.
bi de altın rehber vardı.sarı kaplı.saman sayfalı.içinde tüm şehrin telefon numaraları vardı.kapkalın bir şey.istediğimiz numaraya bakabilirdik.biz de kardeşimle sanki dünya haritasından türkiyeyi bulmaya çalışırızya her seferinde işte onun gibi o kapkalın defterde babamın adını arardık.her seferinde.aa bak doğru yazmışlar:4674662.
sonra defterler yerlerini telefon hafızalarına bıraktı,dedem öldü,onunla birlikte onun telefon defterindeki numaralar da,altın rehber artık tarih oldu,yeniden kimbilir neye dönüştü.biz 26 yıllık evimizden taşındık 26 yıllık numaramız değişti.
gerçi annemin hala bir telefon defteri var.evet.ama sadece kendisine.içindeki düzeni,isimleri kendisinden başkasının anlayamadığı bir defter.ilk başlarda alfabetik düzene uymuş ama sonra yeni isimler eklendikçe, ya da o harfe ait sayfada yer kalmayınca başka başka sayfalara kayıt yapmış annem.bi de isimleri de direk yazmıyor.mesela:zeynep'in yengesi emel, nurgül'ün komuşusu ayla...arada bi adresler de giriyor sayfa sonlarına.biz kim nedir nerdedir hiçbir şey anlamıyoruz ama olsun annem gayet hakim defterine=)
aslında telefon numaraları bi numaradan fazlasını barınıdırır.bence.benim için öyle en azından.heleki benim gibi biraz sizinle uzun süre kalmış herhangi bir şeye alışıp,duygusal anlamlar yükleme,arada bağ kurma potansiyeliniz yüksekse.
bi şekilde bi yerlerde bulunup tanışıp herhangi sebeple telefonumuza kaydettiğimiz onca isim durur öylece bir daha hiç aramayacağımızı bilsek de.belki bir yerdir orda güzel bi hatıra vardır, belki hiç unutmak istemediğimiz biridir, belki hiç gidemediğimiz yemek kursudur, ya da belki ölmüş bir arkadaştır öldüğünü hiç kabullenmek istemediğimiz.ya da bi süre çok kullandığımız bi numaradır artık hiç aramamıza gerek olmayacak, ya da o ismi her görüşümüzde aklımızdan geçenlerdir hoşumuza giden.sonuçta silemeyiz işte bir şekilde.o numara, o isim durur orda öylece.kolay değildir silmek öylece.sanki o ismi listeden silince, ona ait tüm hatıraları, ya da o ismin geçtiği zmn dilimine ait düşünceleri silecekmişiz gibi hissediyoruz.ya da belki de ona,oraya ait hayallerimizi...
rehberden isim silmekten başka bir de yıllarca kullanılan telefon numarasını değiştirme mevzusu var.geçen hafta on yıldan fazlaca zmn.dır kullandığım numaramı bıraktım, yeni bir numara aldım.gerçi bu hat sekonder olarak kullandığım bi hat olduğu için o kadar koymadı da yine de değiştirmeyeydim iyiydi=)'anne ama o benim kaç yıllık numaramdı' cümlesini bikaç defa kullandım.içindeki onca kayıtlı numara, silinemeyen mesajlar bi anda yoksayılıverirler.geçen sene 26 yıllık evimizden taşınırken de beraberimde numaramızı taşıyabilmeyi de çok istemiştim ama olmuyormuş.yıllarca kullandığımız numara.etiket gibi bize yapışmış bir şey olmuştu artık.o da değişti.


biterken:carlos varela-una palabra


'geçen gün çantamda başkasına ait bir telefon defteri buldum. benim telefon defterim de yerinde yoktu. ne bulduğum telefon defterinde, ne de hatırlayabildiğim kadarıyla benim kayıp telefon defterimde kime ait olduğuna ilişkin herhangi bir ibare yazılı değildi. bu durumda birbirimizi bulup defterlerimizi takas etme şansına da sahip değildik. ortada iki ihtimal vardı. birincisi bunalıma girmekti. ben ikinci ihtimali seçtim ve yeni telefon defterim üzerinden yeni bir hayata başladım. artık eski dostlarımdan hiçbirine ulaşamıyorum. çünkü bende telefon numaraları yok. ama bende telefon numaraları olan ve istediğimde rahatlıkla ulaşabildiğim yepyeni dostlarım var. beni aralarına kabul ettiler, sağolsunlar. belki oturup geçmişten dem vuramıyoruz ama önümüzde paylaşacak uzun bir gelecek var...'G.Ö
belki de böyle zmn zmn telefon defterlerimizi kaybetsek fena da olmaz,hı?

Çarşamba, Mart 02, 2011

Bloguma Dokunma

Pazartesi, Şubat 28, 2011

yanlış anlaşılmalar



yanlış anlaşılmak, karşı taraf için de yanlış anlamak,kötüdür hem de çok..


senin iyi niyetinle yaptığın bir şey ya da ii niyet olmasa bile hiç bi art niyet olmadan yaptığı ya da yapmadığın,söylediğin ya da söylemediğin herhangi bir şeyin yanlış anlaşılması, hiç istemediğin bir tarafa çekilmesi üzücüdür.hele heleki sevdiğin, değer verdiğin birisiyle aranda böyle bir şey olduysa daha fena.(aman zaten değer vermediğin biriyle olsa sallamazsınki, boşver gitsin dersin.di mi.doğru.)sonra işte topla toplayabilirsen, karşı tarafı üzdüğün ya da kızdırdığın için üzül,kırıl, durumu düzeltene kadar kafana tak, ne yapsam ne etsem die düşün.


velhasıl kelam, zor zanaat şu insan ilişkileri, başarılı olmak dileğiyle..
biterken:kazım koyuncu-ben seni sevduğumi

Cuma, Şubat 25, 2011

gitmeler-kalmalar

yoruyor insanı gidişler-kalışlar,vedalar, arkada bırakmalar,arkadan bakmalar.
sevmiyorum bunu.bi yere,birine alışmayı sevmiyorum.alıştıktan sonra bırakmayı sevmiyorum.ama hayat işte.her şeyin bi sonu geliyor,her sonun bi zmnı geliyor.her son başka bi başlangıç oluyor sonra.
gitmek mi zor kalmak mı sorusunun cevabını her zmn kalmak die cevaplamıştım.kalan olmak daha zordu benim için.ki genelde de kalan olmuştum zaten.
kalmak zordu çünkü gidenin boşluğunu doldurmak zordur ama giden gittiği yerde boşluk doldurmakla uğraşmaz yeni bi ortama girer,sıfırdan başlar, zaten onda boşluk yoktur.ama kalanda gidenin boşluğu vardır.
işte şimdi giden tarafım.ama bu da tahmin ettiğimden zormuş hatta acaba giden olmak mı daha zor, yoksa ben şu an giden olduğum için mi çok zor geliyor.ama kalanın durumunu da bilmiyorumki?
neyse işte yavaş yavaş iiden iiye sona yaklaşırken, iki haftalık yıllık iznimi aldım ve eve gidiyorum şimdi.döndüğümde sevdiklerimin çoğu olmayacak onlar yeni ortamlarına girmiş olacaklar belki de.ben de iznimin sonunda istifa dilekçemin ikincisini de verip, tamamen toparlanıp 8buçuk yıl sonra evime döneceğim.
belki biraz halim ne olacak düşüncesi-endişesi, belki bazı kişileri bir daha göremeyecek olma düşüncesi, belki yıllar sonra eve dönme düşüncesi ya da belki hepsi birden biraz düşünceli yaptı beni bu aralar.her ne kadar bolca şikayet etmiş olsam da bir süredir yaşadığım,alıştığım yerden aslında daha doğrusu yer değil de sevdiğim,zor günlerimde,gece-gündüz her anımda beraber olduklarımdan ayrılacak olmam ve muhtemelen çounu bir daha görmeyecek olmam da hüzünlendiriyor beni.alakasız bi şeyler,eskiden fark etmediğim kadar duygusal geliyor artık.bu günlerde öyle en azından.hatta hatta 'arkadaşım eşek' şarkısı bile hüzünlü geliyor artık.



biterken:reamonn-goodbyes

Salı, Şubat 22, 2011

ayrılık hüznü var üzerimde

Sabah Tuğba'dan bi msj geldi:'günaydın pofuduğum beyaz farem;)ya böle gideceğin yaklaştı ya,kalktım mesela athena çıktı,o kızı görünce içim öle bi cız ettiki hep böle alışıp ayrılmak zorunda mıyız ya,çok özledim seni'diyor.Zaten kaç gündür böyle bir hüzünlü ruh halinde olan benim fişeğimi tetiklemeye yetti bu, zırlak moda geçtim yine.
O değil de, burdan giderken bu kadar üzülüp ağlayacağımı söyleseler inanmazdım.Hayır neden amma alıştımki bu kadar, ne güzel arkada kimseyi bırakmadan burdan mutlu bir şekilde gitmek varken nedenki?Her seferinde diyorum daha fazla anı biriktirmek yok,daha fazla birilerini sevmek, birilerine alışmak yok die ki sonrasında böyle üzülmiim ama bak yine olmadı.
Alışmaya baya dirençli bir bünyeyim tmm kabul ediyorum, çok zor alışıyorum da işte alıştımmı da malesef dozaj fazla oluyor.Yine, yeniden.Özlicem ya çok.
Şimdi ben buradan gidicemya yakında, sanırım o yüzden her şey daha bir güzel gözükür oldu gözüme,hatta hatta insanları bile daha bir sevecen geliyor artık.Dengesiz oldum he iyice.'Bi şurdan gidiim de' derken şimdi şu yazdıklarıma bak.
Artık daha bi sona yaklaştıkça, babamın buraya ilk geldiğim günden beri günlük tut ısrarlarının ne kadar haklı olduğunu anlamaya başladım, çok çok da geç olsa aklımda kalanları şimdiden yaziim bari.Burdan sonra bir süre burda yaşadıklarımı,tanıdıklarımı yazarım artık.
Tutak ya, seni bile, içindekiler için sevmeye başlamıştım sanırım.Burdaki tanıdıklarım, herkesi çok özlicem.

biterken:reamonn-goodbyes
(1süre bu şarkı götürür artık)

Perşembe, Şubat 17, 2011

3teşekkür

Son zmnlarda toparlamış olsam da malum ben burda genelde bi depresif ruh hali içindeydim.özellikle ilk bi yıl içinde çok zorlandığım zmnlar oldu, fazlasıyla zırladığım.Dediğim gibi son bikaç aydır toparlamış durumdayım-maşallah- ama zor zmnlarımda yanımda olanları sanırım yıllarca unutmam.
Burada saolsunlar destek kişiler oldu onlara tabiki teşekkür ediyorum, ayrıca anne babamı saymıyorum bile de benim burda geçirdiğim 16 ay boyunca tam olarak kahrımı çekti diyebileceğim üç kişiye cidden büyük teşekkür borçluyum(onlar bu yazıyı okumayacak olsalar da).
Bi kere Esra'nın hakkını ödeyemem.Kız resmen burda olduğum sürece az moral vermedi bana.Ben onu az aramadım salya sümük alo derken.O da her seferinde beni dinledi,dinledi ve dinledi.Bense ne yaptım bunalıma girdim, sanki o benim sevgilimmiş gibi tripler attım, yeri geldi telefonlarını açmadım, kimseyle konuşmak istemedim,onu bile tersledim, sonra hiçbir şey olmamış gibi aradım yine dert yandım gayet yüzsüz bi şekilde.Sonra yeri geldi salak duygu durumlarına girdim ama o yine normal karşıladı, boşver akışına bırak dedi.Sonra ve sonra işte.O iiki var, saolsun o.
Dier bi kişi tabiki Küaybekar[ve babası=))].Q da benim ağlarken aradıklarımdan.[yeri gelmişken belirtiim burada söylediğim ya da göründüğüm kadar ağlak bi insan değilim özellikle başkalarının yanında ağlamam ama bu ikisi benim için başkası deiller.Ayrıca bir şey oldu mu anne babama zırlayamıyordum üzülmesinler die,dolayısıyla görevi esra ve küaybekar üstlendi=)].Küaybekar yaws, sen iiki vardın,varsın ve hep olacaksın.Öle laf olsun die sölemiorm bilirsin beni=)S.s.Zor günlerimde babanı da işin içine katarak az kurtarmaya çalışmadın beni ve başardın da.Saol=)
En son da Umut'a çok teşekkür ederim.O ki benim zor anlarımda gözümün aradığı oldu, dönüp baktığımda şimdi bana bile çok salak gelen şeyleri ona anlattığımda gayet sabırla dinleyip, benim onda olduğunu düşündüğüm ağırbaşlılıkla cevap verip, yol göstermeye çalıştı, bazen de benimle beraber sinirlendi,haklı buldu beni.İtiraf ediyorum ben onu genellikle zor zmnlarımda aradım.Yani onunlayken eğleniyordum da dedimya ben daha çok zor zmnlarımda yanımda istedim onu.Ama sanırım bu da doal bişey zaten.Ona gelince, o buna karşılık kendi deyimiyle-ki haklıydı- benim koyduğum sınırladan ötesine gitmedi, gerçi bi ara sağlam bi tartışma yaşadık ama itiraf etmem gerekirki o haklıydı, neyseki sonra toparladık zaten.
Dedimya burdan ayrılırken üzerimde hakkı olan çok kişi olacak tabiki ama bu üç kişinin benim için yeri ayrı olacak.Ayrıca böyle kuru kuru bi teşekkürle geçiremeyeceğimin de farkındayım özellikle de bu yazıyı ithafen yazdığım 3 kişinin ikisi yazıyı kesinlikle,biri de yüksek ihtimal okuyamayacakken=)
Ama olsun ben yine de Esra,Küaybekar ve Umut'a cidden içimden gelerek teşekkür ediyorum=)


biterken:reamonn-sometimes

bitiş




16ay8günün sonunda istifa dilekçemi verdim.
tutakta son günlerim.
biterken:demir demirkan-cevapsız

Salı, Ocak 04, 2011

kederli günlerde bağlanmaya daha açık oluyor insan...

...kesinlikle.
afili parçalar (madde 64: gizlice söyle bana)


biterken:reamonn-sometimes